A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined index: HTTP_ACCEPT_LANGUAGE

Filename: core/Public_Controller.php

Line Number: 89

Backtrace:

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 89
Function: _error_handler

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 51
Function: language_control

File: /var/www/html/index.php
Line: 282
Function: require_once

İSTANBUL ÇİNGENELERİ | Büyük İstanbul Tarihi

İSTANBUL ÇİNGENELERİ

Çingenelerin İstanbul’a ne zaman ve hangi tarihte geldikleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, Bizans döneminde İstanbul’da oldukları bilinmektedir. Türklerin 1071’de Malazgirt zaferiyle Anadolu içlerine girmesiyle birlikte Çingenelerin de batıya doğru göç ederek Bizans topraklarına girdiği tahmin edilmektedir. Çingenelerin İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a gelerek ilk önce Galata surları dışında Kasımpaşa’da Çürüklük denilen yere iskân edildikleri, daha sonra ise, Ayvansaray, Sulukule, Sultan mahalleleri ve Üsküdar’da Selamsız Mahallesi’ne toplu olarak yerleştikleri anlaşılmaktadır.1

Osmanlı Devleti’nde Çingenelerin çoğunlukta bulunduğu yer Rumeli eyaletidir. Ancak, Çingenelerin göçebe hayat sürmelerinden kesin olarak sayıları tespit edilememiştir. 1477’de Çingeneler 31 hanelik aile sayısıyla İstanbul’da belli bir yekûn teşkil etmekteydiler.

İstanbul’da yerleşik olarak bulunan Çingeneler, bu şehrin Türkler tarafından fethinden önce buraya yerleştirilmişlerdir. Evliya Çelebi, Fatih Sultan Mehmed’in Balat şehrinden getirttiği Çingeneleri Balat Mahallesi’ne yerleştirdiğini2 ve Balat Çingenelerinin Müslüman görüntüsünde olduklarını, sazendelik ve çengilik yaptıklarını belirtmektedir.3 İstanbul ve Rumeli öteden beri Çingeneler için önemli bir yerleşim bölgesi olmuş, Balat semti ise, İstanbul’un fethinden sonra Çingeneler için önem kazanmaya başlamıştır. İstanbul’da suriçinde Balat’tan sonra Çingenelerin yoğun olarak yaşadıkları bölge Edirnekapı ile Topkapı arasında yer alan Sulukule bölgesidir.4

Evliya Çelebi Seyahatnâme’sinde Çingenelerin İstanbul’a Fatih Sultan Mehmed döneminde (1451-1481) Gümülcine ve Menteşe sancaklarından getirtilerek yerleştirildiğini kaydetmektedir. Daha sonra ise, Yenibahçe, Sulukule, Ayvansaray, Üsküdar, Kasımpaşa semtlerine yerleştirildikleri anlaşılmaktadır. İstanbul surlarının dibinde yaşayan Çingeneler, özellikle Edirnekapı ve Sulukule’de bulunanlar, yerleşmekten çok konaklamayı tercih etmekteydiler.

İstanbul’un diğer bir mekânında yaşayan Çingeneler ise, demircilik mesleğindeki maharetlerinden dolayı Osmanlıdan bu yana Kasımpaşa’ya yerleşerek buradaki tersane hesabına çalışmaktadırlar.5

Çingeneler, az sayıdaki nüfus verisi içinde gayrimüslimler arasında ele alındığından ne yazık ki diğerlerinden ayırt edilememektedir. Bu nedenle İstanbul’daki çingene nüfusuna dair net rakamlar vermek zorlaşmaktadır. Evliya Çelebi, İstanbul’da Sulukule ve Kasımpaşa’nın dışında diğer semtlerde de Çingenelerin varlığından söz etmekle birlikte6 buralarda yaşayan Çingene sayısını vermez. Söz gelimi Çingenelerin yaşadığı bilinen Tophane’de 70 Müslüman, 20 Rum, 7 Ermeni mahallesi, birkaç da Yahudi evi olduğunu belirten Çelebi, bölgede Kıptî ve Frank ahalisine rastlanılmadığını da belirtmiştir. 7

Eremya Çelebi Kömürciyan, XVII. yüzyılın ortalarında Kumkapı ve Topkapı’da oturan ve “Poşa” adıyla anılan Ermenilerden bahsetmektedir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Eremya Çelebi’ye dayanarak verdiği bilgide, Ayvansaray’da ve Tekfur Sarayı etrafında Yahudilerin, Topkapı’da Ermeni Poşaların (Çingeneler), Hasköy’de ise, Ermeni, Rum ve Yahudilerin yaşadığını belirtmektedir.8

1- İstanbul Çingeneleri (Zonaro)

2- Bir İstanbul Çingenesi (Zonaro)

Daha önceleri kendilerine İstanbul’da Edirnekapı civarında yer gösterilmesine rağmen,9 bir yolunu bularak XVIII. asrın ortalarında şehrin iç mahallelerine kadar sokulan Çingeneler, Fatih Camii civarında büyük Karaman ve Dülgerzade mahallelerindeki odalara yerleşmiş ve işledikleri suçlardan dolayı ahali tarafından tanındıkları için, vuku bulan şikâyetler üzerine eski yerlerine gönderilmelerine, şehrin kenarlarına çıkarılmalarına mecburiyet görülmüştü. Zaten daha evvel de, Çingenelerin başka türlü yolsuz hareketlerinin önüne geçmek üzere zaman zaman şiddetli hükümler çıkarılmıştı.10 Aynı şekilde İstanbul Kıptîleri cizyesine dâhil olan Kıptîlerden Büyük Karaman civarında çıkan yangında odaları yanan ve yanmayan Kıptîler Edirnekapı dâhilinde Kıptîlere mahsus mahalde iskân edilmişler ise de daha sonra yine eski yerlerine dönmelerine müsaade olunmuştur.11

3- Fal bakan bir İstanbul Çingenesi (Millingen)

XVIII. asırda İstanbul hayatına ilişkin bilgiler veren İnciciyan,12 şehrin fethi sırasında Topkapı’nın dövüldüğünü işaret etmek üzere, kapıya toplar yerleştirildiğini söyler ve aynı kapının iç tarafında ikamet eden Çingeneler hakkında şu bilgileri verir: “Erkekleri evlerinde elek imal eden, kadınları da, onları şehirde dolaşarak satan bu Çingeneler, aslen Ermeni olup bir kısmı, Sultan III. Ahmed ve Sadrazam İbrahim Paşa zamanında Müslüman oldular. Onlar hâlen de elekçilikle meşguldürler ve Unkapanı sahilinde dükkânları vardır.”

XIX. yüzyılda İstanbul’da topluca Müslüman olanlara, Topkapı Çingenelerinin güzel bir örnek teşkil ettiğine Halil İnalcık tarafından dikkat çekilmektedir.13

İstanbul eğlence kültüründe şehir halkı çeşitli gösterilerden istifade etme hakkına sahipti. Bunlar arasında halk gösterileri, dinsel içerikli olanlar ve resmî hüviyet taşıyanlar bulunmaktaydı. Halk gösterilerine örnek olarak Evliya Çelebi 70 hanelik sayılarıyla Balat’ta oturan ve ayıcılık mesleğiyle uğraşan Çingeneleri vermektedir. Bunlar zincire vurdukları ayılarıyla birlikte kalabalık mahallelerde ve meydanlarda dolaşmakta, ayıyı tef çalarak oynatmakta, sonra da seyircilerden para toplamaktadırlar. Çelebi, Seyahatnâme’sinin onuncu cildinde diğer loncalar ile birlikte, İstanbul’da bulunan Mezbahacılar, Yahudi Kasaplar, Mandıracılar, Çobanlar, Aslan Bakıcıları ve Ayıcılar loncalarından bahsetmektedir. Çelebi’ye göre son üç loncanın üyeleri sultanın hoşuna giden bir gösteri gerçekleştirmişlerdir. Ayıcılar Loncası’nın pirsiz Çingeneler olduğunu belirten Çelebi, bunların Balat civarındaki Şah Mahallesi’nde ikamet etmekte olduklarını bildirmektedir.14

XIX. asrın ikinci yarısında, Paspati’ye göre, İstanbul’da 140 Çingene ailesi vardı. Silivri, Çorlu, Çatalca, Büyükçekmece ve Tekirdağ kasaba ve şehirlerine yerleşmiş Çingeneleri de tespit eden (123 aile) ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Çingenelerin dillerini inceleyen bu müellif, Rumeli’nin diğer yerlerinde de yerleşenlerin göçebelere nazaran çok az olduğunu tasrih etmekte ve bu hususta yanlış rakam ve malumat veren Ami Boue’yi tenkit etmektedir.15

4- İstanbul Çingeneleri (Zonaro)

Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Çingenelerini dinî yönden üçe ayırmaktadır. 1. Dinsiz (putperest) 2. Müslim Kıptî 3. Kıptî Nasranî. Bunlardan Nasranî olanların Bizans devrinde cedlerinin bu dini seçtiklerini ve Lambo, Dimitri, Kosti gibi Rum isimlerini aldıklarını belirtmektedir.16

İstanbul’da yaşayan Çingenelerin, Macaristan ve Romanya’daki Çigan orkestraları derecesinde olmasa bile, musikiye karşı büyük ilgileri vardır. İstanbul Çingenelerinin gerçek hayatının harman yerlerinde, çergilerde, sepetler, maşalar, saç ayaklar, ayılar, fal çıkınları arasında geçtiğini, Osman Cemal Kaygılı belirtmektedir. İlkbaharın gelmesiyle birlikte kışlaklarından çıkan Büyükdere veya Çırpıcı ile Çörekçi arasındaki dere kenarına çadır kuran Çingeneler, bu mekânda Kakava adını verdikleri ve tencere bayramı olarak nitelendirilen hususi bayramlarını şarkı söyleyerek oynamak suretiyle kutlar ve birbirlerine ziyafetler vererek eğlenirlerdi. Tayyib Gökbilgin, Paspati’ye dayanarak verdiği bilgide; Çingeneler tarafından kutlanan Kakava Bayramı’nın 6 Mayıs’a (Rumi 23 Nisan) tesadüf eden bu gününün Rumeli’nin birçok yerinde tatbik edilen bir bayram olduğu belirtilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre ise bu gün devletin aidatını kolaylıkla toplayabilmesi için çeribaşılar tarafından âdet olarak konmuş bir gün olup, daha sonra Çingenelerin vergilerini başka şekilde vermeye başlamalarından sonra bu usulden vazgeçilmiştir.17

5- Çiçek satan Çingeneler (Millingen)

Tayyib Gökbilgin, İstanbul sosyal hayatının ve eğlence kültürünün bir parçası olan Çingenelerin edebiyatımıza yansımaları konusunda da bilgiler verir. Bunlar arasında; Ahmed Midhat Efendi’nin Kâğıthâne’deki bir Çingene kızının kendisine karşı alaka gösteren bir İstanbullu tarafından nasıl terbiye ve tahsil ettirilerek olgunlaştığını gösteren Çingene (1886) isimli romanı ile Osman Cemal Kaygılı’nın, Topçular’da ve Erenköyü ile Çamlıca’da Çingeneler arasındaki hayatı tasvir eden, aynı zamanda İstanbul’un muhtelif yerlerinde yerleşmiş meşhur çalgıcı Çingeneleri anlatan Çingeneler (2 bs. 1943) isimli orijinal romanını örnek gösterip, bu iki yazarın Çingeneleri konu edinerek romancılığımıza önemli katkılarda bulunduğunu ifade etmektedir.18

Sulukule, Selamsız ve Ziba’yla birlikte İstanbul’un en ünlü Çingene yerleşim birimlerinden sayılan Hacı Hüsrev, Çingenelerin yerleşik düzene geçtikleri ilk mahalle olarak bilinmektedir.19

Sulukule ve caddesi aynı ismi taşıyan sur kapısıyla bilinmektedir. Burada ikamet eden Çingenelerin genellikle eğlence işiyle uğraştıkları ve muhtemelen yıkılan eski Sulukule evlerinin sakinleri oldukları belirtilmektedir. Sulukule sakinleri İstanbul’un Ayvansaray-Lonca Mahallesi’nden sonra ikinci yerleşik grubu teşkil etmekteydiler. İstanbul’da müsrifçe hayat yaşayan Lonca Çingenelerine nazaran Sulukule Çingeneleri daha fakir hayat sürdürmekteydiler. Geçen asır içerisinde İstanbul Çingeneleri arasında Rum-Ortodoks inancında olan Çingeneler bulunmaktaydı. Ancak, Sulukule ve Ayvansaray-Lonca Mahalleleri Müslüman Çingenelerin yaşadıkları yerlerdi. Sulukule ile beraber en kesif Çingene nüfusunu barındıran Ayvansaray-Lonca semti İstanbul’un saz, söz ve eğlence âlemlerinin yapıldığı en önemli eğlence mekânlarındandı. İstanbul argosunun, Çingeneceden bazı unsurlar içerdiği bilinmektedir; fakat argo aynı zamanda çeşitli Yunanca özellikler de taşımaktadır. Evliya Çelebi de gezip gördüğü yerlerdeki Çingeneler arasına girerek, bizzat onların dilleri ve lehçeleri konusunda detaylı bilgiler edinmiştir. Ayrıca, Evliya Çelebi meşhur eserinde Çingenelerin kendi aralarında kullanmış oldukları argo kelimelere de yer vermektedir.20

6- Ayı oynatan İstanbul Çingeneleri (Preziosi)

Osmanlı eğlence kültüründe Çingenelerin büyük bir yerinin olduğu bilinmektedir. Osmanlı dönemindeki Çingene müzisyenlerden söz eden Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde padişahın önünden geçen müzisyen esnafı içerisinde yer alan Çingenelere yer vermektedir. Aynı şekilde müellif Çingenelerin kullandıkları müzik aletleri hakkında bilgi vermekte, bunlar arasında “çökür” adlı aletten de söz etmektedir.21

Çingeneler Osmanlı saray eğlencelerinde resmî olarak bulunmamalarına rağmen, bazı durumlarda sultan eğlencelerinde ve sünnet şölenlerinde yer almaktaydılar. Sultan III. Murad (1574-1595)’ın oğlu Şehzade Mehmed için düzenlemiş olduğu sünnet merasimi altı hafta sürmüş, bu zaman dilimi içerisindeki 21 Haziran günü Çingenelere ayrılmıştı. Bu sünnet şöleninde Çingeneler ellerinde beyaz ve kırmızı çizgili bir bayrak taşıyorlardı.

II. Abdühamid döneminde 1906 senesinde İstanbul’da Topkapı Bayındır Ağa Mahallesi’nin çevresinde Müslüman ve gayrimüslim Çingenelerin olduğu görülmektedir. 1908 yılında ise; Balkanlar’daki bazı Çingene grupların İstanbul’daki Okmeydanı semtine iskân edildikleri anlaşılmaktadır. Bu şekilde gelenlerin sayısı 84 civarında idi. Bunların dışında seyahat izin belgesi ile İstanbul’a gelmek isteyen bol miktarda Çingene mevcut idi. Ancak, bu Çingenelerin ellerinde “mürur tezkeresi” olmasına rağmen yerel yöneticiler tarafından bunların İstanbul’a girmelerine müsaade olunmuyordu.22

İstanbul’un en eski Çingene mahallesi diyebileceğimiz Sulukule, Cumhuriyet dönemi boyunca Çingenelerin yerleşim alanı olma özelliğini korudu. Ne var ki günümüzde bu bölgede yaşayanların, mahallenin en eski sakinleri ile akraba oldukları şüphelidir. Kendi verdikleri bilgilere göre Sulukule’nin günümüzdeki sakinleri sadece 250-300 yıl önce İstanbul’a gelmiş yeni göçmenlerdir. Sulukule Cumhuriyet dönemi boyunca sürekli yıkımlarla ve sürgünlerle karşı karşıya kalmıştır. 1950’lerde Menderes yıkımları sırasında mahallenin bir bölümü ortadan kaldırılmış, Çingeneler şehrin dışında kalan bir bölgeye sürgün edilmiştir. Sulukule’ye sonradan gelenler eski evlerin yıkıntılarına yerleşmişlerdir. Böylelikle çok elverişsiz koşullar altında da olsa Sulukule’de Çingene yerleşimi devam eder. 1982’de mahalle bir kez daha yıkılır. Millet Caddesi’ne daha yakın olan eski Sulukule bütünüyle ortadan kaldırılır. Şimdiki Sulukule eski Sultan Mahallesi’nin sınırları içerisinde kalmaktadır. Sultan Mahallesi ve Sulukule birbirlerinden bütünüyle farklı iki Çingene mahallesidir. Yine eski Çingene mahallelerinden Hacı Hüsrev de nüfus değişimlerinden etkilenir. Mübadele Dönemi’nde Selânik’ten çok sayıda Çingene, mahalleye yerleşir. Bunlar genellikle tütün işçiliği ile geçinen, yerleşik Çingene gruplarıdır. 1950’lerde ise Bursa’da resmî bir kararla evleri yıkılan bir Çingene grubu, yine bir başka resmî kararla Hacı Hüsrev’e yerleştirilirler. Bu grup mahallede hâlen varlığını sürdürmektedir. Selânik’ten gelen daha eski mahalle sakinleri ise sayıca çok azalmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde göçebe Çingenelere ev sahipliği yapan Küçükbakkalköy varlığını günümüze kadar koruyabilmiştir.

2010 İstanbul Kültür Başkenti projesi kapsamında 2005 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi’nin ortaklaşa yürüttükleri Kentsel Dönüşüm Projesi çerçevesinde yıllardan beri Çingenelerin mekânı olan Sulukule proje kapsamında yeni yerleşim alanı olarak yapılmıştır. Buradaki Çingeneler, 40 km mesafedeki Taşoluk bölgesine nakledilmişlerdir.


DİPNOTLAR

1 İsmail Altınöz, “Osmanlı Toplumunda Çingeneler”, doktora tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005, s. 152.

2 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, haz. Orhan Şaik Gökyay, İstanbul 1996, c. 1, s. 45.

3 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, haz. Seyit Ali Kahraman, Yücel Dağlı ve Robert Dankoff, İstanbul 2003, c. 8, s. 37.

4 Paspati’nin tahminlerine göre İstanbul’un Yeni Bahçe ve Çınarçeşmeme’de 140 yerleşik Çingene ailesi yaşamaktaydı (Alexandre G. Paspati, études sur les Tchinghianés ou Bohémiens de l’Empire Ottoman, İstanbul 1870, s. 11); Evliya Çelebi’ye göre Tophane’de 170 Müslüman, 20 Rum ve 2 Yahudi mahallesi yer almaktaydı. Fakat Frenk ve Çingene mahallesi yer almıyordu (Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 1, s. 58).

5 Eremya Çelebi Kömürciyan, İstanbul Tarihi: XVII. Asırda İstanbul, çev. Hrand D. Andreasyan, İstanbul 1988, s. 38. Osmanlı döneminde Haliç Tersanesi’nde demircilik yapan Çingeneler konusunda bkz. İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilatı: XVII. Yüzyılda Tersane-i Amire, İstanbul 1992, s. 75.

6 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 1, s. 45.

7 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 1, s. 440-441.

8 Ekrem Hakkı Ayverdi, Fatih Devri Sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfusu, Ankara 1958, s. 77.

9 Bu konuyla alakalı olarak bk. TSMA, E. 7019/29.

10 Ahmed Refik, Hicri On İkinci Asırda İstanbul Hayatı (1100-1200), İstanbul 1988, s. 198-199.

11 BOA, C.DH, nr. 11102.

12 P.G. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, çev. Hrand D. Andreasyan, İstanbul 1956, s. 120.

13 Halil İnalcık, “İstanbul”, DİA, XXIII, 236.

14 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 1, s. 245.

15 Paspati, Etudes sur les Tchingianes, s. 11.

16 Reşat Ekrem Koçu, “Çingeneler”, İst. A, VII, 3986-3987.

17 Tayyib Gökbilgin, “Çingeneler”, İA, III, 426. Bu uygulama özellikle Tanzimat’ın ilanıyla birlikte ortadan kalkmıştır.

18 Gökbilgin, “Çingeneler”, III, 426.

19 Tuna Baltacıoğlu, “Hacıhüsrev”, DBİst.A, III, 480-481.

20 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 8, s. 41.

21 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, c. 1, s. 303.

22 Ceyda Yüksel, “Buçuk Millet: The Ottoman Gypsies in the Reign of Sultan Abdülhamid II (1876-1909)”, yüksek lisans tezi, Boğaziçi Üniversitesi 2009, s. 150-151.


Bu makale Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi adlı eser içerisinde 2015 yılında yayımlanmıştır.

Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

ALT BAŞLIKLAR