XIX. asrın sonlarında dünya çapında heyecan uyandıran radyo ve radyoculuk hakkındaki gelişmelere Türkiye de kayıtsız kalmadı ve ülkede 1920’lerin başında ilk radyo tecrübeleri yaşanmaya başladı. İlk radyocularımızdan müzisyen Ruşen Ferit Kam’ın İstanbul’da Darülfünun konferans salonunda bir Fransız savaş gemisinden yapılan müzik yayınlarını öğrencilerine dinlettirdiği bilinmektedir. Türkiye’de, bilinen ilk radyo denemelerinden biri de Rüştü Uzel’e aittir: 20 Mart 1923 tarihli Tevhîd-i Efkâr gazetesinde Rüştü Uzel’in radyo yayını denemelerinin haberine şöyle yer verilmişti:
Darülmuallimin muallimlerimizden Rüştü Bey, bir aydan beri İstanbul halkına dahi, Avrupa ve Amerika’da birdenbire fevkalade taammüm eden telsiz telefon hakkında bir fikir verebilmek için tecrübeler yapmaktadır. Dün Darülmuallimin konferans salonundan bir nutuk, ney ile çalınan bir zeybek şarkısı terennümatı, Darülfünun’dan vazıh bir surette dinlenebilmiştir.
Bu denemelerden sonra 1925 yılında Telsiz Tesisi Hakkında Kanun çıkartılarak, kurumsal radyo yayıncılığı hususunda ilk adım atıldı. İstanbul’da Osmaniye’ye, Ankara’da ise Babaharman bölgesine vericiler inşa edildi ve radyo yayını yapacak teçhizat eklendi. İstanbul’daki ilk radyo deneme yayınları kısa süreliğine Osmaniye’deki vericinin hemen yanına kurulan bir stüdyodan yapıldı. Türkiye’nin ilk radyo yayıncılık kurumu olan Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi’nin (TTTAŞ) söz ve müzik neşriyatlarına başladığı ilk stüdyosu, İstanbul Büyük Postanesi içerisindeydi. 8 Eylül 1926 tarihinde kurulan TTTAŞ’ye, yayınlarını gerçekleştirmesi için postane binasının üst katında iki oda tahsis edilmiş, yayın 5 Mayıs 1927’de başlamıştı. Radyo yayıncılığında henüz yeni olan Türkiye’de radyoya ilgi beklendiği gibi değildi.
İstanbul Radyosu’nun ilk yıllarında günlük yayın süresi 4,5 saatti. Yayın, söz ve müzik neşriyatından oluşuyordu. Söz neşriyatında, Anadolu Ajansı’ndan temin edilen, Esham ve Tahvilat, Zahire Borsası haberleri verilirdi. Yalnız söz neşriyatı, müzik neşriyatına göre sınırlıydı. Radyodaki müzik saatlerinde, stüdyoda Türk sanat musikisinin önemli isimleri müzik icrası yapardı. İstanbul Radyosu’nda “Telsiz Telefon Stüdyo Alaturka Musiki Heyeti” fasıl müziğini, Popof yönetimindeki “Telsiz Telefon Stüdyo Orkestrası” ise Batı müziğini icra ediyordu. Cemal Reşit Rey yönetiminde Oda Musiki Cemiyeti konserlerinin radyodan yayınlanması, müzik yayını konusunda dönemin önemli bir gelişmesiydi. Neyzen Tevfik, Hafız Burhan Saz Heyeti, Cemal Kâmil Saz Heyeti de stüdyodan müzik icra edenler arasındaydı. TTTAŞ döneminde radyo, bazı canlı yayınlar da gerçekleştirmişti: İstanbul Radyosu 1927 yılının Temmuz ayında İstanbul’a Millî Mücadele’den sonra ilk kez gelen Gazi Mustafa Kemal’in karşılanmasını naklen verdi. Gazi Mustafa Kemal’in 1 Kasım 1928’de Büyük Millet Meclisini açarken verdiği nutuk da İstanbul Radyosu tarafından yayınlanmış ve belli semtlere yerleştirilen hoparlörler sayesinde halka duyurulmuştu. 1930’da Şehir Tiyatrosu’ndan naklen tiyatro yayını gerçekleştirildi.
İstanbul Radyosu, 1934 yılında İstanbul Postanesi’ndeki stüdyolarını, Beyoğlu’ndaki Ambassador Oteli’nin üst katına taşıdı. TTTAŞ döneminde, mali sıkıntılar sebebiyle Ankara ve İstanbul yayınları geçici sürelerle durduruldu. Bu konuda hükûmetin yardımlarına karşın, kendini geliştiremeyen şirketin 13 Haziran 1937 yılında Bolu milletvekili Falih Rıfkı Atay’ın başkanlığında yapılan hissedarlar genel kurul toplantısında tasfiyesine karar verildi.
1940 yılında İstanbul ve Ankara radyoları Matbuat Umum Müdürlüğü’ne bağlandı. Bu dönemde düzenli yayına geçen Ankara Radyosu’nun yayınları İstanbul Radyosu’na ulaştırılmaya çalışıldı. İstanbul Radyosu’nun Beyoğlu Postanesi’ne (bugün Galatasaray Müzesi binası) taşınmasıyla iki radyo arasındaki bağlantı kuruldu. Ancak bu teşebbüs de on ay sürdü ve İstanbul Radyosu 1944 yılında sessizliğe büründü.
1944 yılından, İstanbul Radyosu’nun yeni binasında yeni ilkelerle yayına başlayacağı 1949 yılına kadar Ankara Radyosu, Türkiye’ye radyo hizmetini başarılı bir şekilde sürdürdü. 1949 yılında İstanbul Radyosu’nun Harbiye’de kurulacak bugünkü yeri için mimari proje yarışması düzenlendi. 74 projenin katıldığı yarışmada Doğan Erginbaş, Ömer Güney, İsmail Utkular’ın ortak projesi birincilik kazandı. Ve İstanbul Radyosu 19 Kasım 1949 tarihinden itibaren 150 kW verici gücüyle Harbiye’deki kendi binasında yeniden düzenli yayınlarına başladı.
İstanbul Radyosu, ilk yıllarda personel ihtiyacını Ankara Radyosu’ndan nakillerle kapatmaya çalışıyordu. İstanbul Radyosu’na gelen sanatçılar, aynı zamanda hocalık da yaparak radyonun bir “okul” olmasını sağladı. Sanatçıların kadrolu olmaması programların sürekliliği açısından sorun teşkil ediyordu. Bu yüzden Cevdet Çağla ve Mesut Cemil, radyonun ilk sözleşmeli personel ekibini oluşturdu: Alaaddin Yavaşça, Arif Sami Toker, Afife Edipoğlu, Mustafa Çağlar, Akile Artun, Ekrem Kongar, Can Akşit, Necmi Rıza Ahıskan, Safiye Ayla ilk sözleşmeli personeller arasındaydı.
İstanbul Radyosu yeniden yayın hayatına başladıktan sonra müzik yayınlarında özellikle Türk musikisinde ilerleme kaydetti: 1950-1960 yılları arasında Sadi Işılay, Kadri Şençalar, Münir Nurettin Selçuk, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Can Akşit, Mustafa Çağlar, Cevdet Çağla, Hakkı Derman, Perihan Altındağ, Sabite Tur gibi sanatçılar, radyodan müzik neşriyatına katıldı. Müzik ve radyo tarihimizin önemli isimlerinden Zeki Müren, İstanbul Radyosu’ndan ilk canlı konserini 1 Ocak 1951’de verdi. Bu dönemde halk müziği neşriyatı da gelişme kaydetti: İstanbul Radyosu’nda, Ankara Radyosu’nda çalışan Mustafa Sarısözen’in katkılarıyla “Yurttan Sesler Korosu” oluşturuldu. Hafif Batı müziği alanında da adımlar atıldı. İstanbul Radyosu stüdyolarında İlham Gencer, hafif müzik neşriyatını yürüttü. Bülent Vardan, Cumhur Alp, Celal İnce, hafif Batı müziği hakkında programlar sundu.
1950’li yıllar, günümüzde şöhret sahibi büyük sanatçıların, spikerlerin seslerini yeni duyurduğu bir dönemdi. Stüdyolarında ağırladığı, yetiştirdiği sanatçılar sayesinde İstanbul Radyosu, bu konuda başlı başına önemli bir role sahipti. Türkiye’nin kültürel süreci için son derece önemli olan bu rol, sadece ses neşriyatı için değil, söz neşriyatı için de geçerliydi: Dinleyiciler, kültür muhtevalı programları önemli isimlerin seslerinden işitiyorlardı. Orhan Hançerlioğlu’nun “Hikâye Saati”, Behçet Kemal Çağlar’ın “Şiir Dünyamız”, Eflatun Cem Güney’in “Masal Saati” Şevket Rado, Bedii Faik, Eşref Şefik’in “Spor Sohbetleri” ve Ekrem Reşit Rey yönetimindeki “Radyofonik Piyes” İstanbul Radyosu’nun söz neşriyatını oluşturan programları arasındaydı. Söz neşriyatında dinleyici ile iç içe olan yayınlar o dönem için bir yenilikti. Orhan Boran ve Tarık Gürcan’ın hazırlayıp sundukları “Şehirde Bu Hafta”, “Dinleyici Sesiyle İstekler” gibi programlar beğeniyle karşılandı. Dönemin önemli bir yeniliği de dinî neşriyatta oldu: 1960 yılının ramazan ayında radyoda ilk sahur programı düzenlendi.
1950’lerde İstanbul Radyosu’nun yeni yayın hayatına başlamasıyla birlikte gelen heyecan, 1963’te TRT’nin kuruluşu ile birlikte yepyeni bir düzene kavuştu. Yönetim köklü bir değişime uğradı. Neşriyat yeniden düzenlendi, yayın süreleri artırılarak, radyo yayınlarında fonetik, diksiyon, dil birliği konusunda bir komisyon kurulması kararlaştırıldı. 1960’lı yıllarda Selma Ersöz, Sevim Deran, Serap Mutlu Akbulut, Hayri Pekşen, Safiye Erdeğer, Tülay Canik, Handan Kara, Bekir Sıtkı Sezgin İstanbul Radyosu Türk sanat müziği sanatçı kadrosuna katıldı. Kemal Koldaş, Perihan Mesudi, Talip Özkan, Seha Okuş, Ali Gürlü, Nevzat Ege Bilgiç ve değerli birçok sanatçı Türk halk müziği bölümüne katılıp icralarda bulundu.
1965-1969 yılları arasında “Köy ve İşçi, “Kadın” ve “Ev,” “Çocuk,” “Gençlik,” “Bilim, Kültür ve Sanat”, “Genel Eğitim”, “Aktüalite ve Magazin”, “Moral, Eğlence”, “Dramatize Programlar” ile “Turistler İçin Programlar” ve “Radyo Oyunları”, “Haberler”, “Okul Yayınları” başlıkları altında 327 ayrı söz programı ve kuşak yayınlandı. TRT radyolarının kurulması, teknik donanımın gelişmesi ve sanatçı kadrolarının günden güne genişlemesiyle birlikte İstanbul Radyosu, dinleyicilerine kayda değer kalitede sunumlar gerçekleştiriyordu.
1970’li yıllarda radyonun sanatçı kadrosuna, ses sanatkârlarından Ahmet Özhan, Mediha Şen Sancakoğlu, Nusret Ersöz, Galip Sokullu, Gönül Söyler, Suna Zincirkıran; saz sanatkârlarından Erol Sayan, Ümit Gülerman, Ömer Şatıroğlu, Ahmet Kadri Rizeli, Uğur Işık, Baki Kemancı ile birlikte birçok yeni sanatçı katıldı.
1980’li yıllarda katılan: Doğan Dikmen, Hasan Semerkantlı, Sami Aksu, Hamiyet Turan Çakar, İnci Yaman, Filiz Şatıroğlu, Semra Türel, Faruk Salgar, Cavit Tan Ürek, Koray Safkan, Nevin Örnek gibi isimler, TRT radyolarında Türk müziğinin gelişmesine katkılarını sundular ve sunmaya devam etmektedirler.
“Yurttan Sesler”, “Beraber ve Solo Türküler”, “Türküler ve Oyun Havaları” ve “Türk Halk Çalgılarından Ezgiler” gibi toplu programlar, Türk halk müziğine emekleriyle değerli katkıda bulunan, Yücel Paşmakçı, Adnan Ataman, Tuncer İnan, Şahin Gültekin ve Mehmet Erenler tarafından yönetildi.
1980’lerin sonunda İstanbul Radyosu binasının yapısında ve içerisinde çeşitli onarım çalışmaları yapılarak, yeni stüdyo cihazları alındı.
2000’li yıllarda İstanbul Radyosu’nda Nida Tüfekçi’nin ismi İstanbul Radyosu’nun müzik yayınlarına ayrılmış B Stüdyosu’na verildi. 8 Mayıs 2000 yılında ilk radyo yayınının başladığı Sirkeci’deki Büyük Postane binasının ön cephesine “İstanbul Radyosu İlk Yayınına Bu Binada Başladı. 1927-1936” ifadesi bulunan plaket çakıldı. Beyoğlu Postanesi’nin ön cephesine ise, hayattaki en eski İstanbul Radyosu spikeri Selahattin Küçük tarafından, “İstanbul Radyosu 1993-1994 Yıllarında Bu Binada Yayın Yaptı” yazılı plaket çakıldı. 9 Mayıs’ta da; Galatasaray’daki Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi’nde “Radyo Günleri/İstanbul Radyosu-Anılar, Yaşantılar” sergisi açıldı. 2006 yılında Türkiye’nin Sesi Radyosu (TSR) Türkçe yayınlarda ilk kez “Öykü Yarışması” düzenledi ve yarışmaya katılan eserler derlenerek, Evinde Yabancı adıyla kitap hâline getirildi. 2009 yılında; TRT Nağme, TRT Ankara Kent Radyosu ile TRT Türkü radyoları yayına başladı.
2009-2013 yılları arasında radyoların altyapısı yenilenerek, dijital yayına geçildi. Yayın kumanda masaları, son teknoloji ürünü dijital masalarla yenilendi. Elektronik Radyo yayın sistemi ile ortak yayınlar daha hızlı ve hatasız olarak yapılmaya başlandı.
2012 Aralık ayından itibaren İstanbul Radyosu, Türk sanat müziği ve Türk halk müziği üretiminde yeniliğe geçti: Eserlerin tavrını bozmadan, renk sazların da yer aldığı yeni anlayışla kayıtlar yapılmaya başlandı.
“İl İl Türkiye” kapsamında gerçekleştirilen 500 türkülük çalışmanın 100 adedi İstanbul Radyosu stüdyolarında gerçekleştirildi. 2013 yılı Eylül ayında Melda Kuyucu Kılıç, Alp Arslan, Nusret Yılmaz, Tuğçe Pala’nın Türk sanat müziği albümleri de bu çalışma şekliyle oluşturuldu. TRT İzli kayıt stüdyosu devreye sokularak, yapılacak yeni çalışmalarda farklı ve yeni tür kayıtlar gerçekleştirilmesi planlandı.
TRT Caz Orkestrası’nın çalışmalarına ağrılık verilerek, Türk sanat müziği ve Türk halk müziğinden seçilmiş eserler, yeniden aranje edildi ve orkestra ile birlikte icrası gerçekleştirildi.
TRT tarafından MİDAS (TRT Müzik Arşivi Veri Tabanı) ortak müzik kayıt havuzu oluşturuldu: TRT radyolarının mevcut arşivlerinde bulunan müzik eserleri MİDAS’a yüklenerek, eserleri daha kolay yayına hazırlayabilme imkânı sağlandı. 2013 itibarıyla yaklaşık 200.000 eserin bulunduğu arşivin 80.000 adedi İstanbul Radyosu tarafından sağlanmıştır.
TRT Nağme ve TRT Türkü radyo kanallarında İstanbul Radyosu’nun yetiştirdiği sanatçıların sunumları ve canlı icralarına ağırlık verildi. TRT Türkü radyo frekanslarının yerini, 2013 yılından itibaren İstanbul’da TRT Radyo Haber aldı. TRT Türkü, orta dalga bandından yayın yapmaya devam etmektedir. Aynı yıl içerisinde bölge radyoları (Çukurova, Diyarbakır, Trabzon, Antalya, Erzurum) ortak yayın planına dâhil edildi.
İstanbul Radyosu Mesut Cemil Konser Stüdyosu’ndaki konserler, daha geniş katılımlı ve kapsamlı hâle getirildi. “Ustalara Saygı” çerçevesinde Türk müziğinde emeği geçen ustalara özel konserler düzenlendi.
İstanbul Radyosu, kuruluşundan günümüze, yaptığı yayınların dışında Türk müziğinin geleneğine bağlı ve gerçek icralarına önem veren çalışmalarını sürdürmektedir.