A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined index: HTTP_ACCEPT_LANGUAGE

Filename: core/Public_Controller.php

Line Number: 89

Backtrace:

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 89
Function: _error_handler

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 51
Function: language_control

File: /var/www/html/index.php
Line: 282
Function: require_once

İSTANBUL HAMAMLARI VE MİMARİSİ | Büyük İstanbul Tarihi

İSTANBUL HAMAMLARI VE MİMARİSİ

Hamamların günümüzde bilinen şekliyle yıkanmak için tasarlanmış, ısıtma sistemi olan yapı inşa geleneği Romalılar zamanından kalmıştır. Romalılar tarafından, yapının alt kısmından sıcak havanın dolaştırılması mekân ısıtılması amacıyla önceleri saray yapıları için geliştirilen yapım-ısıtma tekniği daha sonraları hamamların ısıtılması amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır. Aslında Romalılardan önce yıkanma işlevi için yapılar inşa edilmesine karşın hamam yapılarının yaygınlaşması, yukarıda sözü edilen ısıtma tekniğinin geliştirilmesiyle olmuştur. Romalılar için hamam yapıları yalnızca yıkanılan bir yer olmanın dışında; spor, kitap okuma, dinlenme, eğlenme vb. birçok işleve sahip yapılar olarak dikkati çekmişlerdir.1 Romalılar sonrasında hamam yapılarının yeniden önem kazanması aynı coğrafyalarda yerleşen İslamiyet’e mensup kültürler yoluyla olmuştur. İslam dininin temizliğe verdiği önem, bu işleve hizmet eden çok sayıda hamamın inşa edilmesine yol açmıştır.

İslam coğrafyalarında inşa edilen hamamların ısıtma teknikleri ve bazı işlevsel bölünmeleri benzerlikler taşımalarına karşın, tarihî süreçte kendine ait bir yapılanma gösterdiği söylenebilir. Bu anlamda İslam şehirlerine özgü yapıların arasında cami ve hamam yapılarının olduğu söylenebilir. Osmanlı Devleti’nin yerleşiminin olduğu alanlarda da Roma ve İslam dönemi yapı kültürlerinin devamı olarak hamam yapılarının inşa edildiği görülmektedir. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere Osmanlı döneminde inşa edilen hamamların, doğrudan Roma geleneği yerine Osmanlı öncesi diğer İslam devletlerinin hamam kültürüyle daha çok ilişkisi bulunmaktadır.

1- Zeuksippos Hamamı kazısında bulunan ve IV. yüzyıla tarihlendirilen Nereid kabartmalı mimari levha parçası (İstanbul Arkeoloji Müzesi)

Hamam, suyun ısıtılmasıyla insanların yıkanması için yapılmış yerlerin genel adıdır. Dilimize Arapçadan geçmiş olan hamam kelimesinin kökeni “ısıtmak, sıcak olmak” anlamındaki hamm’dır (hamam). Hamam kelimesinin sözlük anlamı “ısıtan yer” demek olup yıkanma yeri manasında kullanılır. Farsça karşılığı “germâbe”dir. 2 Hamam yapılarına benzer bir diğer yapı ise kaplıcalardır. Kaplıcaların hamamlardan farkı içerisinde yer alan sıcak su havuzlarıdır. İstanbul söz konusu olduğunda, doğal sıcak su kaynağı olmadığı için kaplıcaların varlığından söz etmek pek mümkün değildir. İstanbul yakınlarında Gebze civarında hâlen de hizmet veren bir kaplıca bulunmasına rağmen kentin tarihî yerleşiminin bulunduğu alanlarda sıcak su kaynağı olmadığı için, kaplıcalar yerine hamamlar inşa edilmiştir.

2- Beyazıt (Patrona) Hamamı

İstanbul hamam mimarisinden söz edilince Roma dönemi (Doğu Roma ve ileriki dönemlerde verilen adıyla Bizans) ve Osmanlı dönemleri şeklinde mimari biçimlenişlerindeki farklılaşmadan gelen bir ayrımdan söz etmek mümkündür. Tarihsel olarak bakıldığı zaman, İstanbul gündelik yaşamında Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden itibaren hamam yapıları ve bu yapılarla birlikte gelişen hamam kültürünün büyük önem taşıdığı görülmektedir.

Bizans İstanbul’unda var olan pek çok hamamın adı bilinmesine karşın, çok azının yeri hakkında kesin olmayan bilgiler mevcuttur. Kazılar sonucu elde edilen verilerden bu yapılara ait mekânlar ve işlevleri hakkında detaylı bilgi edinmek mümkün görünmemektedir. Ancak, Müller-Wiener’in de belirttiği üzere, bu yapıların VI-VII. yüzyıla kadar pek değişim geçirmemiş Roma hamamlarıyla benzerlikler taşıdığı düşünülmektedir.3 Semavi Eyice, Bizans kaynaklarında kentin çeşitli yönetim bölgelerinde yer alan; IX. bölgede Anastasius, I. bölgede Arkadios, VII. bölgede Ayia Amantasia Kilisesi karşısında Dagisteos, X. bölgede Konstantinos Hamamı ve II. bölgede Hipodrom, bugünkü Sultanahmet civarlarında Zeuksippos Hamamı kentin en büyük ve gösterişli hamamları olup Roma İmparatoru Septimus Sévèrus (193-211) tarafından yaptırılmış, ardından İmparator Constantinus (324-337) tarafından tamir edilip büyütülen hamamlardan söz etmektedir.4 Müller-Wiener, Bozdoğan Su Kemeri ile Burmalı Minare Mescidi’nin arasında yer alan, 1955-1956 yılları arasında kazılarda ortaya çıkarılan, sonra üzeri örtülen Konstantinianai Hamamı ve Kalenderhane Camii yakınında yine Bozdoğan Su Kemeri’nin bitişiğinde IV. yüzyıl sonu ve V. yüzyıl başında inşa edilen Bizans devri hamamından bahsetmektedir.5 Benzer şekilde Paul Magdalino’da farklı tarihlerde inşa edilen Ta Dexiokratous Kilise ve Hamamı, Konstantin sur duvarı dışında (yaklaşık Aspar Sarnıcı altı, Yavuzselim civarı), Ayvansaray Blakhernai Kilisesi çevresinde yer alan kompleks hamamlar, Iliuanu Limanı çevresinde yer alan hamam, Ta Areobindou Hamamı vb. gibi hamamların isimlerinden ve yaklaşık yerlerinden söz etmektedir.6 Bizans devrinde halka açık büyük hamamların yanı sıra kentte saraylara ve büyük evlere ait özel hamamlar, benzer şekilde Pantokrator Manastırı’na ait hastanenin de bir hamamının varlığından söz edilmektedir.7 Anlaşıldığı kadarıyla büyük hamamlar kent içinde tapınak, kilise veya forum gibi alanlara yakın olarak inşa edilmiştir.

3- Beyazıt Hamamı

Bizans dönenimde hamama gelenlerden alınan ücretler ve hamamlara bitişik inşa edilen dükkân ve ev kiraları dolayısıyla hamam işletmek kârlı bir iş türü olarak görülüyordu. Öte yandan Bizans Kilisesi’nin, hamamları lüks ve fazla dünyevi bulduğu için hamamlara karşı olumsuz bir tavır izlediği bilinmektedir. Kilisenin baskıları, suyun az olması ve ekonomik nedenlerle hamam yapılarının azaldığı dönemlerde bazı hamamların kapandığı var olanların ise bir çeşit kilise vakfı olan “diakonia”lar tarafından işletilen “lousma” adı verilen yapılara dönüştüğü aktarılmaktadır. Bu arada genel hamamlar olarak bilinen “thermae”ler işlevsiz kalmış, terk edilmiş; ancak saray hamamı ve özel evlere ait hamamların varlığı ise devam etmiştir.8 Yukarıda belirtilen nedenler dolayısıyla mı yoksa var olan hamam yapıları üzerine Osmanlı döneminde başka yapılar-hamamlar mı inşa edildiği tam olarak kestirilemese de, İstanbul’da günümüze temel kalıntıları dışında ulaşmış hamam yapısından söz edilememektedir. Eyice, Küçük Ayasofya Camii yakınındaki Çardaklı Hamam ile Vefa’da günümüzde yok olmuş Koğacılar Hamamı’nın, kısmen Bizans hamam yapılarından faydalanılarak, üzerine inşa edildiğini iddia etmektedir.9

İstanbul’un fethinin ardından İstanbul’da çok sayıda hamam inşa edilmiştir. Hamam yapılarının sayıları nüfusun artışına bağlı olarak, XIX. yüzyıla değin sürmüştür. Suyun yapı içerisine getirilmesi ve yapı içerisinde kullanım alanlarında ortaya çıkan teknik sorunlar çözülmeye başlanınca, konutlarda kişilere ait özel banyolar yapılmaya başlanmıştır. XIX. yüzyıl boyunca az sayıda yeni hamam, yapılmış olanların bir kısmı ise işlevini yitirdiği için terk edilmiş, yerine başka yapılar inşa edilmiştir.

Fetih sonrası İstanbul’da Osmanlı yapı geleneğine bağlı olarak vakıflar kanalıyla cami, medrese, hamam vb. çoklu işlevlere sahip külliyelerin İstanbul kentinin gelişiminde öne çıktığı bilinmektedir. Bu bağlamda külliyelerin vazgeçilmez yapılarından biri de hamamlardır. Genel olarak bakıldığı zaman, evlerde yıkanma işlevini görecek mekânsal yapılanmanın yeterli olmaması, özellikle kış aylarında iyi ısıtılmış bir yapıda bu hizmetin alınması isteği hamam yapılarının inşasına ve çoğalmasına yardımcı olmuştur. Öte yandan Eyice, bu durumu vakıf kuruluşlarının hamamların iyi gelir getirmesi nedeniyle ve yakınında yer aldıkları camilere cemaat çekmek amaçlı olabileceğini de öne sürmektedir.10 Bu olasılıklardan hareketle araştırmacılar, İstanbul’da var olan/yeni yapılan hamam sayılarına ve yerlerine bakarak kentteki nüfusun yoğunluğu ve dağılımı üzerine yorumlarda bulunmuşlardır.

4- Çemberlitaş Hamamı

Osmanlı döneminde İstanbul’da inşa edilen ilk hamamın Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Irgat Hamamı olduğu, bunu sırasıyla Azebler Hamamı, Vefa Hamamı, Eyüp Hamamı ve Çukur Hamamı’nın izlediği düşünülür. İstanbul’da neredeyse her külliye içine bir hamam inşa edilmiştir. Fatih devrinde bütün vezirler ya bir külliye inşa etmiş ya da mevcut Bizans kiliselerini camiye çevirerek, çevresine ekledikleri; hamam, medrese, imaret vb. yapılarla kentin imarı sürecine katılmışlardır. İstanbul’da Osmanlı döneminde inşa edilen ilk hamamlar bu şekilde ortaya çıkmıştır. Aksaray Murat Paşa Külliyesi Hamamı, Davut Paşa İskelesi Hamamı, Üsküdar Rum Mehmet Paşa Hamamı, Gedikpaşa Hamamı ve Mahmut Paşa Hamamı hemen sıralanabilir. Bu hamamlardan çifte hamam olarak yapılan Mahmut Paşa Hamamı’nın günümüzde bir tek erkekler kısmı kalmıştır. Soyunmalık kısmının örtüsü, mukarnaslı büyük tromplar üzerindeki büyük kubbeyle örtülen hamamın, hepsi ayrı ayrı süslenmiş küçük kubbelerle örtülü sekizgen planlamayla yapılmış bir sıcaklığı vardır. Bu hamam, İstanbul’da kitabesi olan en eski hamamdır. XV. yüzyıl boyunca yukarıdaki hamamlara ilave olarak; Akbıyık Hamamı, Acemioğlanlar Hamamı, Balat Kapısı (Tahta Minare) Hamamı, Bostan Hamamı, Kadıasker Hamamı, Kazlıçeşme Hamamı, Tahtakale Hamamı, Tophane Kapısı Hamamı, Yedikule Hamamı, Yeşildirek Hamamı, Yıldız Hamamı sıralanabilir. Fetihten hemen sonra tek hamam olarak inşa edilen Hacı Kadın Hamamı’na yaklaşık yüzyıl sonra, kadınlar kısmı eklenerek çifte hamama dönüştürülmüştür. Hamamın erkekler kısmı olarak kullanılan bölümü kubbeleri; daha önceleri Bursa ve Edirne hamamlarında kullanılan malakâri tekniğiyle sıvası yapılmış, Beyazıt Hamamı gibi İstanbul’da günümüze ulaşabilmiş nadir örneklerden birisidir.

5- Mehmet Ağa Hamamı

XV. yüzyıl sonu ve XVI. yüzyıl başında II. Bayezid, I. Selim (Yavuz) devirleri de imar faaliyetleri açısından yoğun geçmiştir. Bu süreçte Merdivenli Hamam, Küçük Mustafa Paşa Hamamı, İbrahim Paşa Hamamı, Eski Ali Paşa Hamamı, Üsküplü Hamamı, Çardaklı Hamamı, Galatasaray Hamamı, İmrahor (Langa) Hamamı, Kocamustafa Paşa (Sümbül Efendi) Hamamı, Piri Mehmet Paşa Hamamı, Havuzlu Hamam, Nişanca Hamamı ve Beyazıt hamamları inşa edilmiştir.11 II. Bayezid tarafından yaptırılan külliyenin parçası olan Beyazıt Hamamı, çifte hamam olarak planlanmış olup soyunmalık kısmı on beş metreye varan kubbe yüksekliğiyle anıtsal bir karakter sergilemektedir. Bayezit ya da yaygın bilinen kullanışıyla Beyazıt Hamamı (Patrona Halil Hamamı), kentin Bizans’tan bu yana önemli bir aksı üzerine konumlanmıştır. Osmanlı devrinde İstanbul’da inşa edilmiş en gösterişli hamam yapıları arasında yer almaktadır. Kapıağası Hüseyin Ağa tarafından inşa ettirilen Çardaklı Hamamı’nın, daha önce belirtildiği üzere altyapısının Bizans devrine ait olduğu öne sürülmektedir. Hamamın özellikle erkekler kısmının sıcaklık bölümünün haçvari düzenlemesi, bu konudaki yaklaşımları desteklemektedir.

Kanunî Sultan Süleyman’ın idaresi dönemi (1520-1566) başlarında İstanbul’un artan nüfusuna bağlı olarak, kentin mevcut su kaynaklarının yetersiz kaldığı bu nedenlerle kentin suriçinde kalan bölümünde bazı hamamların yıkıldığı belirtilmektedir. Mimar Sinan’ın mimarbaşı olduğu dönemde ilk başlarda yapılan Kırkçeşme suyollarının inşasını takiben, İstanbul’da yine çok sayıda hamamın inşa edildiği bir süreç başlamıştır. XVI. yüzyılda özellikle Mimar Sinan devrinde artan imar faaliyetlerine bağlı olarak yapılan çok sayıdaki eserle birlikte, imparatorluğun çeşitli bölgelerinde 59 hamam inşa edilmiştir; bu hamam yapılarından 45 tanesinin İstanbul ve yakın çevresinde yer aldığını tezkirelerden öğrenmekteyiz.12 Çinili Hamam, Dökmeciler Hamamı, İbrahim Paşa Hamamı, Sinan Paşa Hamamı, Ayasofya (Haseki) Hamamı, Piyale Paşa Hamamı, Edirnekapı Mihrimah Sultan Hamamı, Atik Valide Hamamı, Ayakapı Hamamı, Kılıç Ali Paşa Hamamı, Hacı Evhat Hamamı, Mehmet Ağa Hamamı, Fındıklı Molla Çelebi Hamamı, Haseki Hamamı, Kapıağası Hamamı, Macuncu Hamamı, Nişancı Hamamı, Merkez Efendi Hamamı, Sarıgüzel Hamamı, Haydar Hamamı, Yenibahçe Koca Mustafa Paşa Hamamı bu yapılardan ilk akla gelenleridir.

6- Süleymaniye Hamamı

7- Süleymaniye Hamamı

8- Kılıç Ali Paşa Hamamı

Mimar Sinan, inşa ettiği hamamlarda önceki devirlerde inşa edilen hamamların genel mimari alışkanlıklarını kullanmakla birlikte bazı değişik uygulamalarda da bulunmuştur. Bunları belirtmek gerekirse; daha önce ve sonra tekrar edilmeyen bir uygulama olarak Azapkapı Sokullu Hamamı ve Süleymaniye Külliyesi Hamamı’nda olduğu gibi sıcaklık mekânını merkezî bir şekilde çözmüştür. Bunlar dışında yaptırılan anıtsal karakterdeki hamam yapılarının girişine Süleymaniye ve Sultanahmet Haseki Hürrem Sultan Hamamı’nın erkekler bölümü giriş revakı gibi, revaklar inşa etmiştir. Mimar Sinan tarafından kullanılan fakat daha sonraları tekrar edilmeyen bir düzenleme olan, ortada külhan kısmı iki yanda kadınlar ve erkekler bölümlerinin yer aldığı iki uçtan girişi bulunan uzunlamasına uygulamadan söz edilebilir. Bu plan düzenine örnek olarak yine Sultanahmet’te yer alan Haseki Hürrem Sultan Hamamı ve Haydar Hamamı gösterilebilir.

XVI. yüzyıl sonunda dikkati çeken hamamlar arasında; Cerrah Mehmet Paşa Hamamı, Tatlısu (Acımusluk) Hamamı, Çemberlitaş Hamamı, Kızlarağası Hamamı, Ayvansaray Arabacılar (Yatağan) Hamamı sıralanabilir. Mimar Sinan sonrasında yeni hamam inşaatları olmakla birlikte, Mimar Sinan devrine kadar yapılmış olan yapılar kadar anıtsal karakteri güçlü hamamlar inşa edilmemiştir.

XVII. yüzyılda inşa edilen hamamlar arasında; Sofular Hamamı, Hançerli Hamamı, Kadırga Limanı Hamamı, Zincirlikuyu Hamamı, Draman Hamamı, Tahta Minare Hamamı (tamir ilk yapımı XV. yüzyıl), Üsküdar Çinili Hamamı ve Küçük Ağa Hamamı’ndan söz edilebilir. XV ve XVI. yüzyıldaki hamam inşa etme hızının azaldığı, ayrıca boyut olarak da pek fazla anıtsal nitelik taşımadıklarını söylemek mümkündür.

XVIII. yüzyıla gelindiğinde 1741 tarihli Cağaloğlu ve Beylerbeyi hamamlarından klasik devir sonrası en önemli hamam yapıları olarak bahsedilebilir. Nüfus artışına paralel olarak, hamam yapılarında da artış görülebileceği gibi, XVIII. yüzyılda yayınlanan fermanda da belirtildiği üzere odun ve su tüketimini artırdıkları için hamam yapımına kısıtlamalar getirilmiştir.

XIX. yüzyılda kentte mevcut hamamlara ek olarak Üsküdar Selimiye Hamamı (1801), İcadiye Dağ Hamamı (1854) ile Altunizade İsmail Paşa Hamamı’nın (1865) inşa edildiği söylenebilir. Bu yüzyılda inşa edilen hamamların bir kısmı, geleneksel hamam planlama anlayışını ve teknik detaylarını tekrar etmekle birlikte, devrinin hâkim Batılı mimari anlayışına uygun süslemeler yapmışlardır. Yapı içerisinde kullanılan çeşme, havuz, kurna vb. gereçlerde barok, ampir, rokoko üsluplarından izler taşımaktadır.

Hamam Çeşitleri

Osmanlı İstanbul’unda inşa edilen hamamlar, büyüklü küçüklü külliyelerin parçaları olarak planlanmıştır. Herkesin kullanımına açık halk hamamları genel olarak vakıf eserleri olarak inşa edilmiştir. Ancak, ilerleyen tarihlerde vakıf mülkiyetinden çıkartılarak/satılarak şahıs mülkiyetine geçirildiği de görülmektedir. Günümüzde şahıs mülkiyetine ait pek çok hamam, benzer yöntemlerle el değiştirmiştir. Osmanlı mimari geleneğinin parçası olarak İstanbul hamamları; inşa ediliş biçimlerinden, mülkiyete, mimari biçimine kadar sözü edilen tarihsel geleneğin, imparatorluğun diğer kentlerinde daha önce inşa edilen hamamlarına benzer nitelikler göstermektedir. İstanbul hamamları yapıldıkları yerlerle ilişkili olarak farklı isimler almaktadır. Bu bağlamda şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Halk Hamamları, 2. Konak/Tekke Hamamları, 3. Saray Hamamları, 4. Kışla Hamamları, 5. Okul/Hastane Hamamları, 6. Deniz Hamamları.

Halk Hamamları

İstanbul’da inşa edilen hamamların büyük çoğunluğu halk hamamı/genel hamam/çarşı hamamı adı verilen yapılardan oluşmaktadır. Vakıf olarak yapılır ve mimari külliyenin veya küçük yapıların parçasını oluştururlar. Genel hamamlar adı üzerinde herkesin kullanımına açık yapılar olup ufak bir ücret karşılığında kullanılabilmektedirler. Bu konuda Bahaettin Yediyıldız, kamu kuruluşlarına gelir sağlamak için yapılan hamamların paralı olduğunu; fakat bunun dışında fakirlerin bedava yıkanabilmeleri için hamamların da mevcut olduğunu anlatır.13 Genel hamamlar; yapının arsasının yapısına, bulunduğu yere (konut veya ticaret bölgesi) veya nüfus yoğunluğu gibi etkenlere bağlı olarak tek veya çifte hamam olarak inşa edilmektedir. Tek hamam olarak inşa edilen yapılar, günün belli saatlerinde erkeklere belli saatlerinde de kadınlara hizmet vermektedir. Çifte hamamlar ise kadınlar ve erkekler için ayrı mekânsal düzenlemelere sahiptirler. Mimari gelenekte plan olarak birbirinin eşi olarak yapılsalar bile, kadınlar kısmının soyunmalık giriş kapısının açıldığı yön ve yapının yüksekliği farklı yapılarak farklılık yaratılmıştır. Bu düzenlemeyi genellikle erkekler kısmının kadınlar kısmından büyük tutulması, giriş kapılarının bir meydana veya ana yola açılırken, kadınlar kısmının giriş kapılarının ise, mahremiyet düşüncesiyle tali yola açılması şeklinde görmekteyiz. Çok az örnekte giriş kapılarının aynı sokağa açıldığı görülür. 14

9- Temmuz 1752 tarihinde İstanbul hamamlarında çalışan tellak ve natırlarla ilgili defter (BOA, KK, <em>Müteferrik Defterleri</em>, nr. 7437)

Konak/Tekke Hamamları

Özel hamamlar olarak da adlandırılan; köşk, konak, kışla, saray, okul, hastane ve tekke hamamları gibi, sınırlı sayıda insanın kullanımına sunulmuştur. Özel hamamların biçimleniş şekilleri, mekânsal büyüklükleri kullanıcı sayısına göre boyutlandırılmış çoğu zaman küçük ölçekteki tek hamamlardır. Bu tür hamamlar, bazen müstakil yapı gibi düşünülmüş bazen de büyük yapı kütlesinin içinde yer alan hacimler olarak planlanmıştır. Genel hamamlarla karşılaştırılınca görece az sayıda olan özel hamamlar, genel hamamların küçük birer örneği olarak düşünülmüş, gerek görülmediği hâllerde soyunma mahalleri bazen de ılıklık kısımları dahi yapılmamıştır.

10- Cağaloğlu Hamamı

İstanbul kent içindeki çok sayıdaki konak, yalı türündeki büyük konutların bahçelerinde genel olarak müstakil birer yapı olarak düşünülen konak hamamları, genel olarak yapılarla beraber tasarlanmıştır. Bahçenin bir köşesinde bir sıcaklık ve bir soyunma mekânı gibi iki küçük hacimden oluşmaktadır. Esma Sultan Yalısı Hamamı Ortaköy, Zarif Mustafa Paşa Yalısı Hamamı, Yusuf İzzeddin Efendi Köşkü Hamamı ile V. Murat Av Köşkü Hamamı (1870’ler) (Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü) hemen akla gelen yalı-konak hamamları arasında sıralanabilir. Bunlar dışında, neredeyse bütün köşk ve yalıların kendilerine ait hamamlarının olduğunu unutmamak gerekir. Çevresinde umumi hamam bulunmayan konak ve yalıların hamamları, zaman zaman mal sahiplerinin isteğiyle çevre ahalisinin kullanımına açıldığı bazı hatırat kitaplarında yer almaktadır. Genel hamamların yapımları XIX. yüzyılda neredeyse durma noktasına gelmesine karşın, kentin bu yüzyılda gelişen bölgelerinde örneğin, Boğaziçi yalıları, Çamlıca, Küplüce, Libadiye, Fenerbahçe ve Kalamış çevresinde yeni yapılan köşklerin ya bahçesine hamamlar inşa edilmiş ya da alt katlarında ufak banyo-hamamlar yapılmaya devam etmiştir. Özel hamamların bir diğer örneği ise ufak külliyeler şeklinde tasarlanan tekkelerde görülmektedir. Tekke mensuplarının kullandıkları hamam yapılarının güzel örneklerinden Üsküdar Afganîler Tekkesi’nin hamamı, XIX. yüzyılda geçirdiği onarım sonrası yapıya eklenen yapısıyla günümüze ulaşabilen nadir tekke hamamlarındandır.

Saray Hamamları

Saray mensuplarının kullanabildikleri saray hamamlarından bir kısmı günümüze ulaşmıştır, bir kısmı ise ait oldukları saray yapılarıyla birlikte ortadan kalkmıştır. XIX. yüzyılın ortalarına kadar hizmet veren Topkapı Sarayı Harem Dairesi içinde farklı devirlerde inşa edilen/eklenen Hünkâr ve Valide hamamları, Gözdeler Hamamı, Cariyeler Hamamı, Cariyeler Hastanesi Hamamı, III. Murat Hamamı, Kızlarağası Hamamı, Karaağalar Hamamı yer almaktadır. Günümüze ulaşamayan saray yapılarından birisi olan Üsküdar Sarayı’nın hamamı hakkında bilgimiz bulunmamaktadır. Benzer şekilde ortadan kalkan Sadabad Sarayı Hamamı da günümüze ulaşmamıştır. Devletin XIX. yüzyılın ortasında itibaren kullandığı Dolmabahçe Sarayı içinde de Hünkâr Hamamı, Çinili Hamam ve Kadın Efendiler Çifte Hamamı adı verilen hamamlar yer almaktadır. Benzer şekilde Yıldız Sarayı, Beylerbeyi ve diğer saray yapılarının da kendilerine ait hamamları bulunmaktadır. Saray hamamları genel olarak yapının bir parçası olarak planlanmıştır. Kullanıcıların dış mekânlara çıkmadan, hamama erişimi düşünülmüştür.

Kışla Hamamları

11- Cağaloğlu Hamamı

Askerî kışlada yatıp kalkan askerlerin temizlik ihtiyacını karşılamak üzere, kışlaların içinde hamam inşa etme geleneği çok eskiden beri bulunmaktadır. İstanbul’da buna örnek olarak bir zamanlar kentin ortasında yer alan Şehzadebaşı’nda Yeniçeri Bölüğü’nün hamamı olarak inşa edilen Acemioğlanlar Hamamı’ndan söz etmek gerekir. Yeniçeri Kışlası, bölgeden kalkınca şahıs mülküne geçen kışlanın hamamı genel hamama dönüşmüştür. Klasik Türk müziğinin önemli bestekârlarından olan Hamamizade İsmail Dede Efendi’nin babasının bu hamamı işlettiği, bu nedenle de lakabını aldığı düşünülmektedir. Osmanlı ordusunda modernizasyon çabalarıyla birlikte, XVIII. yüzyılın sonundan itibaren inşa edilmeye başlanan yeni kışlalar, okullar ve hastane yapıları içerisine hamam yapıları yerleştirilerek inşa edilmeye başlanmıştır. Modernleşme çabaları içinde ortaya çıkan yeni yapı tipleri arasında gösterilen bu yapılar, Batılı anlayışa göre tasarlanmış ancak, bu yapıların içerisine veya bahçelerine geleneksel hamam yapılarının düzenlemesini barındıran hamam mekânları yerleştirilmiştir. Selimiye Kışlası Hamamı, Kuleli Askerî Lisesi Hamamı, Gülhane Askerî Hastanesi Hamamı ile Mektebi Tıbbıye-i Şâhâne Hamamı’ndan bu bağlamda söz edilebilir.

Deniz Hamamları

Başlık olarak içerisinde hamam kelimesi geçmesine karşın, işlevsel olarak geleneksel hamamın işlevlerinden farklı bir yapısı bulunan deniz hamamlarından da söz etmek gerekmektedir. Deniz hamamları mahremiyet gerekçeleriyle denizden yararlanamayanlar için düşünülmüş, etrafı kapalı ortası açık yapılara verilen addır. Genel olarak XIX. yüzyılla birlikte bu yapıların toplum hayatına katıldığı düşünülse de, yapılan araştırmalarda XVII, XVIII. yüzyıllardan başlayarak, XIX. yüzyıla değin yoğun kullanılan yapılardan olduğu aktarılmaktadır.15

Hamamlarda Mekânsal Düzenleme ve Yapı Teknikleri

İstanbul hamamları, ait oldukları Osmanlı hamam geleneği ve daha öncesine ait Roma yapım tekniklerinin devamı olarak biçimlenmişlerdir. Bu bağlamda teknik ve mekânsal diziliş olarak benzer düzenlemelere sahiptirler. Kısaca hatırlamak gerekirse; soyunmalık, ılıklık (soğukluk), sıcaklık-halvet ve külhan sıralamasıyla biçimlenen hamam planlama anlayışı değişmemiş, mimari detaylar geliştirilerek kullanılmıştır.

12- Haseki Hürrem Sultan Hamamı

Hamamlarda alan bakımından en büyük hacim soyunmalık kısmı olup genellikle ılıklık ve sıcaklık mekânlarının toplam alanına eş değer büyüklüktedir. İstanbul hamamlarının bir kısmında, kubbeli kâgir olarak yapılan soyunmalık (camekân) hacminin, bazı durumlarda anıtsal karakter göstermeyen özellikle daha küçük mahalle hamamlarında ahşaptan yapıldığı da görülür. Bu yüzden sık sık tamir ve değişiklik geçirdiği için ilk yapıldığı hâliyle günümüze ulaşan ahşap soyunmalık bölümü bulunmamaktadır. Ahşap soyunmalık hacimleri yangınlar nedeniyle yenilenirken yapıldığı devrin mimari alışkanlıklarına göre yenilenmiştir, bu bağlamda XX. yüzyıl içerisinde yenilenen soyunmalık bölümleri arasında çok sayıda betonarme eklentinin de yer aldığı görülmektedir.

Ilıklık (soğukluk), hamamlarda sıcaklık bölümüyle soyunmalık arasında yer alan bir geçit bölümüdür. Bazı kaynaklarda “soğukluk” diye de adlandırıldığı görülür. Soyunmalık kısmına buharın girmesini önlemek için soyunma bölümü kapısı üzerine yaşmaklı bir baca yerleştirilmiştir.16 Ilıklık genellikle enine uzanan dikdörtgen biçiminde bir mekândır. Bu kısımda dinlenmek için mermer setler, “tıraşlık (usturalık)” adı verilen temizlik hücreleri ile bir kenarda bazen dehliz gibi geçişi olan tuvaletler bulunmaktadır. Ilıklığın üstü; beşik tonozlarla, kubbelerle bazen de her ikisinin bir arada kullanılmasıyla örtülmüştür. İstanbul hamamlarında tuvalet hacimleri bazen ana yapının içerisinde çözümlenmiş bazı durumlarda ise ana kütleye ek olarak konumlanmıştır.

13- Haseki Hürrem Sultan Hamamı

Hamamlarda yıkanma eyleminin gerçekleştiği yer olan sıcaklık kısmına, ılıklık kısmından dar ve ancak bir insan boyunda olan bir kapıdan girilir. Sıcaklık girişi genelde ana aksta yer alan eyvanlardan sağlanmakla birlikte, Süleymaniye ve Edirnekapı Mihrimah Sultan hamamlarında olduğu gibi köşe halvetindeki ara hacimden de sağlanmıştır. Genelde bir merkezî kubbe ve etrafında simetrik olarak düzenlenmiş olan, adına “halvet” denilen küçük yıkanma odaları ve eyvanlardan oluşur. Mekânın orta kısmında göbek taşı yer alır.

Külhan ise Türk hamamlarında sıcaklık hacim duvarının bitişiğinde yer alan, sıcak su deposunun gerisinde olup boyutları her hamamda farklı olan, hamamın ısıtılmasını sağlayarak ateşin yakıldığı, yakıtın depolandığı ve atıklarının biriktirildiği mahaldir. Girişi hamamın arka tarafındadır. Külhanlar kot olarak hamam döşemelerinin altında tutulmuştur. Bu kısımlara merdivenle inilir. Ölçüleri değişik olmakla birlikte, fırına benzeyen daire şeklinde yapılmış ve üzerine bakırdan bir kazan yerleştirilmiştir. Tabanı kubbe şeklinde imal edilmiş olan bakır kazan, sıcak su deposunun çabucak ısınmasını sağlar. Külhana açılan ocak ağzı önünde, duvarlarında kemerli bir yaşmağı bulunan bacalar bulunmaktadır. Bacalar buharı iyi çekmesi için kubbe kotuna kadar yükseltilmişlerdir.17

Hamamların ısınması sıcaklık, halvet ve ılıklık hacimlerinin altına yapılmış olan yükseltilmiş döşemenin aralarından, sıcak dumanın dolaşmasıyla olmaktadır. Dumanın dolaştığı bu kanallara “cehennemlik” denilir. Cehennemliklerde dolaşan havanın dışarı atılması için, duvarlara düşeyde sıva altına yerleştirilmiş olan künklere “tüteklik” adı verilir. Tüteklikler aynı zamanda hamamın iç hacimlerinin ısınmasına da yardımcı olur. Isıtma sistemine ilişkin yükseltilmiş döşeme sistemi, soyunmalık kısmı haricinde hamamların alt kısmını dolaşmaktadır.

14- Havuzlu Hamam

İstanbul hamamları; Osmanlı mimari geleneğini mimari biçimlenişten malzemeye ve yapım tekniklerine varıncaya değin takip etmektedir. Ancak, İstanbul’un başkent olması dolayısıyla yeni yapılan hamamlarda takip edilen yapım geleneğinin imkânları sonuna kadar kullanılmıştır. Başkentin diğer yapılarına gösterilen özenin, hamamlar içinde gösterildiği söylenebilir. Osmanlı hamam yapılarının en gelişmiş örneklerinin İstanbul’da inşa edildiği söylenebilir. Hamam yapıları genel olarak yaptıran vakfın, kişinin olanakları nispetinde dönemi için pahalı malzeme ve tezyinat ögeleriyle inşa edilmiştir.

İstanbul hamamlarının ihtiyacı olan su ya taşınarak ya da hamamın yakınında açılan kuyulardan istifade edilerek sağlanmıştır. Bizans döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de Mimar Sinan tarafından inşa edilen su kemerleriyle kente gelen su miktarını artırmak için çalışmalar yürütülmüş; bentlerde toplanan sular su kemerleriyle taşındıktan sonra, diğer ihtiyaçların yanı sıra hamamlarda da kullanılmıştır. İstanbul hamamlarının diğer su kaynağı ise taşınan suyun ulaşmadığı ya da yetersiz kaldığı durumlarda hamamın su depoları ve külhanının yer aldığı yönlerde açılan su kuyularıdır. Hayvan gücüyle suyu yukarı çıkarmaya yarayan bir düzeneğin yer aldığı bu nitelikteki dolap kuyularına örnek olarak; Beyazıt Hamamı’nın ve Merkez Efendi Hamamı’nın kuyusunu vermek mümkündür. Hamam yapılarının, Roma devrinden itibaren geliştirilen döşeme altından ve duvarlar içinden sıcak havanın dolaştırılması düzeneğiyle ısıtıldığı bilinmektedir. Hamamlar inşa edilirken, suyun depolanması ve yapının ısıtılması için düzeneğin kurulması teknik bir zorunluluk olarak ele alınmıştır. Önceki devirlerde yapılan hamamlarda elde edilen teknik deneyimlerin inşa aşamalarında kullanıldığı görülmektedir. Hamamların dış duvarları; yaptıranını maddi durumuna bağlı olarak kesme taş ya da moloz taş kullanılarak inşa edilmiş, duvar içlerine sıcak hava ve suyun dolaşımını sağlayacak tesisat yerleştirilmiştir. Hamam zeminleri günümüz tabiriyle; yükseltilmiş döşeme adını verdiğimiz bir sistemde tasarlanmışlardır. Tuğla ayaklar üzerinde yükselen döşeme metal donatı ve büyük plak taşlarla örtülmüştür. Hamam yapılarının ısıtma güçlüklerinden dolayı dışa kapatılması özellikle XVI. yüzyıla kadar inşa edilen hamamların iç tezyinatına özel önem verilmesine yol açmıştır. Hamamların üst örtüsünde yer alan ışıklıklardan başlayarak nişler, çeşitli malakâri sıva tekniklerinden, çini panolara kadar birbirinden farklı düzenlemeleri, İstanbul hamamlarında incelemek mümkündür.

Dışa kapalı yapıları dolayısıyla hamamların soyunma bölümlerinden sıcaklık bölümlerine değin kullanımı için gerekli olan aydınlatmalar üst örtüden yapılmıştır. Soyunmalık bölümlerindeki aydınlık fenerleri ve yıkanma bölümlerindeki özel camlardan inşa edilmiş fil gözü ışıklıklar bu amaca hizmet etmektedirler.

Tipolojik Özellikler

Roma’dan Osmanlı’ya gelinceye kadar hamam mimarisinin gelişimi incelendiği zaman, hamamlarda teknik olarak benzerliklerin olduğu görülür. Anadolu Türk hamamlarının plan şemasının asırlar boyunca aynı kaldığı; fakat gelişen teknoloji ve kullanılan yeni malzemeler dolayısıyla mimari kuruluş ve detaylarında önemli farklılaşmalar olduğu görülmektedir.18 Benzer farklılaşmaları asırlar boyunca İstanbul hamamlarında da gözlemek mümkündür.

15- Kadırga Limanı Hamamı

Hamamları inşa eden mimarlar, planlamada değişik denemeler yapmışlardır. Bazen de arsanın getirdiği zorunluluklardan dolayı, farklı uygulamalar ortaya koymuşlardır. Burada öncelik hamamın iyi ısınmasıdır. Hamam yapıları planlanırken bu konuya dikkat edildiği anlaşılmaktadır, bu amaçla İstanbul’a gelmeden önce özellikle Bursa ve Edirne’de yapılan denemelerle belli bir olgunluğa erişen Osmanlı mimarlığı, İstanbul’da inşa etmeye başladığı hamamlarda simetrik plan anlayışıyla dört eyvan şemasına uygun sıcaklık bölümlerinin inşa edildiği görülür.19

Hamamlarla ilgili araştırma yapanlar, tarihî gelişimi ve değişimi de göz önünde bulundurarak bir sınıflandırma yapma yoluna gitmişlerdir. Farklı uzmanlar tarafından yapılan sınıflandırma çalışmalarının en çok kabul göreni Semavi Eyice tarafından yapılmış olanıdır.20 Eyice, yaptığı çalışmada sınıflandırmanın sıcaklıklara göre yapılmasının daha doğru olduğunu anlatmıştır. Yılmaz Önge de Semavi Eyice’ye katılarak, sıcaklık düzenlemesi açısından bütün hamamların sıcaklıklarının aksiyal ve radyal şemalara bağlı kaldıkları için, Türk hamam plan sınıflandırmasında bu bölüm kompozisyonunun esas alındığını belirtir. 21 Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerinde inşa edilen hamamları tasnif etmek için kullanılagelen yöntem, İstanbul hamamları için de düşünülebilir. Ancak, bu tarz tasnif yöntemleri ara çözümler getiren ya da farklı devirlerde ekler alan melez nitelikteki yapıları tanımlamak anlamında problemleri de beraberinde getirmektedir. İnceleme yapılırken bu problemin varlığı göz önünde tutulmalı, tipoloji ve tasnif yöntemlerinin algılama kolaylığı için faydalı olduğu görülmeli ancak bütünü algılamak bağlamında zaman zaman yetersiz gelebileceğini unutmamak gereklidir. Örnek vermek gerekirse; Aksaray Sofular Hamamı aşağıda tanımlanan A ve B tiplerinin karması bir sıcaklık planına sahiptir, hangi tipolojik düzene yerleştirileceği ise belirsizdir.

16- Nişancı Hamamı

Kısa açıklamadan sonra belirtmek gerekirse; hamam yapıları sıcaklık bölümleri esas alınarak altı şekilde sınıflandırılmıştır. İstanbul hamamları için de kullanılacak olan sınıflama şu şekildedir:

Şekil 1-'A' tipine ait şematik çizim

Haçvari Dört Eyvanlı ve Köşe Hücreli Tip (A)

Doğrudan doğruya çok eski Türk mimarisinden ilham alınan ve başta medreseler olmak üzere cami, tekke ve ev mimarisinde de kullanılan klasik dört eyvanlı planlama şeklidir. Ilıklık kısmından ortası kubbeli bir sıcaklık kısmına geçilir. Dört yöne tonozlu eyvanlarla açılan sıcaklık kısmının köşelerinde de halvet hücreleri yer alır. Bu hamam tipinde, hamamın ölçülerine veya yerine bağlı olarak üç veya iki halvet hücreli ve bir, iki veya üç eyvanlı çeşitleri de vardır. Az olmakla birlikte tek halvet hücreli olanları da vardır. Plan olarak haç şekline benzediği için “haçvari plan” olarak da bilinir. 22 Bu tipteki planlama anlayışının gelişmiş örneklerine XII. yüzyıl hamamlarında da rastlanılmaktadır. 23

İstanbul’da Beyazıt Hamamı, Murat Paşa Hamamı, Edirnekapı Mihrimah Sultan Hamamı, Langa Hamamı, Kızlarağası Hamamı, Tahta Minare Hamamı, Samatya Ağa Hamamı, Çukur Hamam Erkekler Bölümü, Gedikpaşa Hamamı, Hocapaşa Hamamı, Çinili Hamam, Haseki Hürrem Sultan Hamamı ve Süleymaniye Hamamı bu tipin en güzel örneklerindendir.

Yıldızvari Sıcaklıklı Tip (B)

Şekil 2-'B' tipine ait şematik çizim

Anadolu’daki antik devir kaplıca ve hamamlarından etkilenerek meydana getirildiği düşünülen, yıldızvari sıcaklıklı tipte, genel yıkanma yerleri olan tonozlu nişler altılı, yedili veya sekizli çokgen şeklinde göbek taşı etrafında sıralanmışlardır. 24 Bu tipe örnek olarak; Ayasofya Çardaklı Hamamı Kadınlar Kısmı, Çukur hamam Kadınlar Kısmı, Mahmutpaşa Hamamı’nın günümüze ulaşabilen erkekler kısmı ile Mimar Sinan eseri olan Kılıç Ali Paşa Hamamı ve bu tipin değişik bir varyasyonu olarak Çemberlitaş Hamamı gösterilebilir.

Kare Sıcaklık Etrafında Sıralanan Halvet Hücreli Tip (C)

Şekil 3-'C' tipine ait şematik çizim

İlk iki tipe oranla daha sade ve basit olan bu planlama şeklinde dikdörtgen veya kare biçimindeki bir sıcaklık, orta mekânının bir, iki veya üç kenarına bitişik olarak dizilmiş halvet hücreleri yer almaktadır. Bu tip planda uygulanmış az sayıda örnek bulunmaktadır, İstanbul’da Fatih’in vakıflarından olan Tahtakale Hamamı Kadınlar Kısmı ile Beyoğlu Bahçeli hamamlarından bu manada söz edilebilir.25

Çok Kubbeli Sıcaklıklı Tip (D)

Şekil 4-'D' tipine ait şematik çizim

Bu tipteki planlamada, kemerler yardımıyla sıcaklık eş bölümlere ayrılmış ve bu bölümlerin her birinin üzeri eş kubbeyle örtülmüştür. Orta kısımdaki kemerleri iki sütun taşımaktadır. Bu planlamada büyük kubbe altında göbek taşı bulunmaz. Çok az sayıdaki örneklerinden birisi olan Eminönü’nde Yeni Cami yakınındaki Haseki Hamamı yıktırılmıştır.26

Ortası Kubbeli, Enine Sıcaklıklı ve Çift Halvetli Tip (E)

Şekil 5-'E' tipine ait şematik çizim

Bu planlama şeklindeki hamamlarda enine uzanan, ortası kubbeli ve iki kemerle ayrılan, yan bölümleri düz tonozla örtülü sıcaklık kısmı ve bu kısma birer kapıyla açılan, bir çift halvet hücrelerinden oluşmuş kompozisyondur. Bu tipteki hamamlarda görülen ortak özellik; iki halvet kapısı arasında kalan duvarda bulunan mihrap şeklindeki niştir. Çukurçeşme Hamamı, Tahtakale Hamamı’nın kadınlar kısmı, Azapkapı Hamamı Kadınlar Bölümü, İbrahim Paşa Hamamı, Ahmet Ağa Hamamı ve Balat Hamamı bu tipe örnek gösterilebilir. 27

Ilıklık, Sıcaklık ve Halvetin Eş Odalar Hâlinde Olduğu Tip (F)

Küçük ölçülerdeki genel ve özel hamamlarda rastlanan bu tipte bütün mekânlar, hemen aynı büyüklükte kubbeli odalar şeklinde düzenlenmiş olup bu odaların hepsi birbiriyle bağlantılıdır. İstanbul’da herhangi bir örneği yoktur. 28

17- Örücüler Hamamı

Yukarıda belirtilen sınıflama şekline ilişkin verilen yapı örnekleri hâliyle İstanbul’da inşa edilmiş bütün hamamları kapsamamaktadır, araştırmacılar için fikir vermesi amacıyla sıralanmıştır.

Şekil 6-'F' tipine ait şematik çizim

Sonuç olarak, günümüz insanı için daha çok turistik bir yapı olarak görülmeye başlanan hamam yapıları; evlerde banyo olanaklarının bulunmadığı dönemlerde toplumsal hayatın vazgeçilmez parçalarından olmuştur. Tarihsel olarak temizlik için kullanılan hamam yapıları, her medeniyet için ayrı bir önem taşımıştır. Fakat kaynaklarda Roma ve Türk hamamı olarak belirtilen yapı toplulukları kadar gelişmiş ve yaygın olarak kullanılanları yoktur. Romalılar tarafından geliştirilen ısıtma sistemi, Türk hamamı olarak tanımlanan yapılarda geliştirilerek kullanılmış, Osmanlı öncesi Anadolu kültürleri ve Osmanlı döneminde de yaygınlaşmıştır. İstanbul’da Osmanlı döneminde teknik problemleri çözülmüş, kentin farklı köşelerine inşa edilerek yaygınlık kazanan hamam yapıları İstanbul’un vazgeçilmez yapı tiplerinden olmuştur.

18- Tahtakale Hamamı

Toplumsal hayattaki değişimlere paralel olarak gelir getirme özellikleri zayıfladıkça yeni hamam yapılmamış, eskiler de ortadan kaldırılmaya başlanmıştır. Hamamların gelir getirme özelliğini yitirmesi dışında imar faaliyetleri gibi etkenlerle de sanat eseri sayılabilecek nitelikteki hamam yapıları ya tamamen yıkılmış ya da kısmi olarak ortadan kaldırılmıştır. Bizans ve Osmanlı döneminde su ve ısıtma malzemelerinin yetersiz olduğu dönemlerdeki İstanbul hamamlarının bir kısmı hemen yıktırılmıştır. XX. yüzyılda da işlevini yitirmesi, imar faaliyetleri gibi etkenler hamam yapılarının çabucak gözden çıkarılmasına yol açmıştır. Örneğin, 1900’lerin başında İstanbul Valisi Cemil Topuzlu Paşa, Sultanahmet Haseki Hürrem Sultan Hamamı’nı yıktırmak istemiş fakat son anda engellenmiştir. Ancak, Aksaray Murat Paşa Hamamı, Fındıklı Hamamı, Beşiktaş Sinan Paşa Hamamı ve Saraçhane Çandarlı İbrahim Paşa Hamamı, Laleli Kızlarağası Hamamı, Sirkeci Küçükağa gibi önemli hamam yapıları, yol açmak bahanesiyle ortadan kaldırılmıştır. Beyazıt Hamamı ise yol kotunun aşağı indirilmesi nedeniyle yukarıda kalmış, alt kısmı boşta kalan yapı, yıkılmaktan ucuz kurtulmuştur. Günümüzde bazı hamam yapıları turistik amaçlarla restore edilmekte ve özgün işlevini devam ettirmektedir. Bunlar dışında işlevini yitirmiş hamam yapıları ise başka işlevlerle kullanılmaktadır.

Gündelik yaşamda önemli bir yer tutan hamamların beraberinde bir kültür gelişmiş, kullanılan eşyadan, hamamda çalışan kişilerin adlarına ve buralarda yapılan sohbetlere kadar çeşitli kavramlar türemiştir. İstanbul hamamlarında, Osmanlı hamam geleneğiyle benzer olarak, hamama gidilince sadece yıkanılmaz; hamam aynı zamanda bir eğlenceye de dönüştürülürdü. İstanbul’un başkent olması, hamam sayısını çokluğu gibi etkenler, hamam beraberinde zengin bir kültür oluşturmuştur. Yakın zamanlara kadar devam eden birlikte hamama gitme âdeti, kadınların görücü usulüyle erkek çocuklarını evlendirmek için kız beğendikleri yer olarak hizmet görmüştür. Erkekler arasında ise perşembe geceleri, cuma sabahları, ramazan ve bayram arifelerinde hamama gitme âdeti vardı. Kadınlar hamamında müşterilere hizmet edenlere “natır”, erkekler hamamında ise bu yıkayıcı kimselere “tellak” (dellak) adı verilir. Hamamlarda bu kişilerden başka “külhancı, meydancı, peştamalcı, çıkmacı, kahveci gibi adlarla anılan hizmetli grubu da çalışır.29 Hamamlar büyük yerleşim yerlerinde şairlerin, özellikle kış aylarında bir araya geldikleri ve şiir üzerine sohbet ettikleri yerlerdendir. Klasik Türk şiirinde hamamın konu edildiği bu şiirlere de “hammamiye” denilir. Tek başına eser oluşturanlar ise “hammamnâme” olarak anılmaktadır. 30 Hammamiyelerle ilgili örnek olarak elimizde; İstanbul Çinili Hamam’da yer alan duvar çinileri üzerindeki yazılar gösterilebilir.

İstanbul hamamları başlığı altında değinilmeye çalışıldığı gibi, İstanbul’dan başka yerlerde de örneklerini görebildiğimiz hamam yapıları İstanbul’da kendine özgü yeni mimari yorumların yapıldığı, kültürel anlamda da topluma şüphesiz katkıları olan bir yapı tipi olarak işlev görmüş ve görmeye de devam etmektedir.


DİPNOTLAR

1 Seda Kula Say, “Erken Dönem Osmanlı Hamamlarında Eğrisel Örtüye Geçiş Sistemleri”, yüksek lisans tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2007, s. 52.

2 Ali Saim Ülgen, “Hamam”, İA, V/1, s. 174-178.

3 Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, çev. Ülker Sayın, İstanbul 2001, s. 48.

4 Semavi Eyice, “Hamamlar”, DBİst.A, III, 537-542.

5 Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, s. 50-51.

6 Paul Magdalino, Ortaçağda İstanbul: Altıncı ve On Üçüncü Yüzyıllar Arasında Konstantinopolis’in Kentsel Gelişimi, çev. Barış Cezar, İstanbul 2012.

7 Müller- Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, s. 48.

8 Paul Magdalino, “Church, Bath and Diakonia in Mediaval Constantinople”, Church and People in Byzantium, ed. R. Morris, Birmingham 1990, s. 165-188.

9 Eyice, “Hamamlar”, DBİst.A, III, 538.

10 Eyice, “Hamamlar”, DBİst.A, III, 538.

11 Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, s. 325.

12 Alidost Ertuğrul, “Mimar Sinan’ın İstanbul’daki Mevcut Hamamları”, yüksek lisans tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2002.

13 Bahaettin Yediyıldız, “Vakıf Müessesesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü”, VD, 1982, sy. 14, s. 1-13.

14 Semavi Eyice, “İznik’de Büyük Hamam ve Osmanlı Devri Hamamları Hakkında Bir Deneme”, TD, 1960, c. 11, sy. 15, s. 99-120; Yılmaz Önge, Anadolu’da XII-XIII. Yüzyıl Hamamları, Ankara 1995.

15 Süleyman Beyoğlu, “Osmanlı Deniz Hamamları”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, 2004, sy. 5, s. 53-73.

16 Yılmaz Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler ve Mimar Koca Sinan’ın İnşa Ettiği Hamamlar”, Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri, haz. Sadi Bayram, İstanbul 1988, c. 1, s. 403-428.

17 Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler”, s. 403-428.

18 Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler”, s. 403-428.

19 Semavi Eyice, “Hamam”, DİA, XV, 402-430.

20 Eyice, “İznik’de Büyük Hamam”, s. 99-120.

21 Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler”.

22 Eyice, “İznik’de Büyük Hamam”, s. 99-120.

23 Önge, “Anadolu Türk Hamamları Hakkında Genel Bilgiler”.

24 Yılmaz Önge, “Koca Sinan’ın Hamamlarında Görülen Bir Yenilik: Merkezi Kubbeli Örtü Sistemleri ” II. Uluslararası Türk -İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, 28 Nisan - 2 Mayıs 1986, Bildiriler, İstanbul 1986, c. 2, s. 81-86.

25 Eyice, “İznik’de Büyük Hamam”, s. 99-120.

26 Eyice, “İznik’de Büyük Hamam”, s. 99-120.

27 Eyice, “Hamam”, DİA, XV, 418-419.

28 Eyice, “İznik’de Büyük Hamam”.

29 M. Uzun, N. Albayrak, “Hamam”, DİA, XV, 431-433.

30 Uzun ve Albayrak, “Hamam”, XV, 432.


Bu makale Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi adlı eser içerisinde 2015 yılında yayımlanmıştır.

Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

ALT BAŞLIKLAR