Mühendis ve Turuk ve Maabir Mektebleri
Tanzimat’ın ardından bayındırlık hizmetlerini yürütmek üzere 1839’da Nafıa Nezareti kuruldu. Bu nezaretin devletin bayındırlık işleri ile ilgilenmeye başlamasıyla sivil mühendis ihtiyacı da ortaya çıktı. Mühendislik hizmetleri başlangıçta Mühendishane-i Berrî-i Hümayun mezunu subaylar, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelmiş yabancı mühendisler, Avrupa’da mühendislik öğrenimi görmüş azınlıklar ve mühendislik konusunda biraz bilgi sahibi olup kendini mühendis olarak tanıtanlar tarafından yürütülmüştür. Artan mühendis ihtiyacını karşılamak üzere 1867’de Mülkiye Mühendisi ve Islah-ı Sanayi Mektebi adıyla yılda otuz mühendis yetiştirecek bir okul açıldı. Divanyolu’nda Darülfünun için yapılan bina bu okula verildi. Bu okulun kaç yıl öğretim yaptığı ve mezun verip vermediği bilinmemektedir.
Artan mühendis ihtiyacı karşısında bu girişimden yedi yıl sonra 1874 yılı başlarında sivil mühendis yetiştirmek üzere dört yıllık bir okul kurulması konusunda 2 Rebiülevvel 1291 (20 Nisan 1874) tarihli irade uyarınca Maarif Nazırı Ahmed Cevdet Paşa (d. 1822-ö. 1895) başkanlığında bir komisyon kurulmuştur.1 Komisyonda yapılan görüşmeler sonunda, başlangıçta Mühendisîn-i Mülkiye Mektebi (Sivil Mühendis Okulu) olarak adlandırılan bir eğitim kurumunun 1868’de Galatasaray’da açılmış olan Mekteb-i Sultanî içinde ve iki yıllık olarak kurulabileceği sonucuna varılmıştır. Okulun talebelerinin Mekteb-i Sultanî’den karşılanması hâlinde iki senelik eğitim süresinin yeterli olacağı hesaplanmakta ve eğitim masraflarının da başlangıçta öngörülen dört senelik eğitim süresine nazaran çok daha ucuza mal olacağı düşünülmekteydi. 95.000 kuruş olarak tahmin edilen giderlerin ise Mekteb-i Sultanî gelirlerinden karşılanması öngörülüyordu. Böylece Mülkiye Mühendis Mektebi hazineye ek bir masraf doğurmadan kurulmuş olacaktı. Komisyon tarafından okulun nizamnamesi de hazırlanmıştır. Altı maddelik bu nizamnameye göre okulun kontenjanı 12-15 kişi olarak sınırlandırılmış olup giriş sınavı Nafıa Nezareti mühendisleri tarafından yapılacak ve adaylardan en az Mekteb-i Sultanî mezunları seviyesinde bilgili olmaları şartı aranacaktır. Okul Maarif Nezareti’ne bağlı olmakla birlikte üç ayda bir Nafıa Nezareti tarafından denetlenecek ve mezunlar Nafıa Nezareti’nde önce mühendis muavini ve daha sonra mühendis olarak çalıştırılacaklardı.
Okulun adı birinci yılın sonunda Turuk ve Maabir Mektebi (Yollar ve Köprüler Okulu) olarak değiştirilmiş ve öğrenim süresi dört yıla çıkartılmıştır. Mekteb-i Sultanî’nin 1875 yılına ilişkin ödül dağıtım töreninde konuşma yapan Okul Müdürü Sava Paşa, Mekteb-i Sultanî’deki gelişmeleri ve yeni konulan dersleri anlattıktan sonra, burada açılmış olan Mühendis Mektebi’nin birinci yılını tamamlamış ve yapılan sınavlar sonucunda öğrencilerin kendilerini ispatlamış olduklarından bahisle, bu okulun ihtiyaçlar da göz önüne alınmış ve genişletilmiş olarak “Turuk ve Maabir Mühendisliği” adı altında müstakil bir eğitim kurumu hâline getirildiğini ilan etmiştir.2
Mekteb-i Sultanî bünyesinde faaliyet gösteren Hukuk Mektebi Nizâmât-ı Dâhiliyesi’ne 25 Ocak 1876’da Turuk ve Maâbir Mektebi’nin nizamat-ı dâhiliyesi de eklenmiştir.3 Burada okulun nizamnamesinin Hukuk Mektebi ile aynı olduğu belirtildikten sonra bu okuldan çıkacak mühendislerin “doktora” yapmaları (doktora unvanını ihraz etmeleri) hâlinde Nafıa Nezareti tarafından istihdam edilecekleri ve böylece daha fazla yükselme imkânlarına sahip olacakları özellikle vurgulanmaktaydı. Bu unvanı elde edemeyenlerin ise pek zorluk arz etmeyecek bir imtihan neticesinde “kondüktör” unvanını almış olarak istihdam edilmeleri hedeflenmekteydi. Bu unvan, Hukuk Mektebi’nde doktora sınavında ve tez yazmada başarısız olanlara verilen “lisansiye” unvanına karşılıktır. Hukuk Mektebi’nde doktorlar ve lisansiyeler için öğrenim süresi dört yıl olup bu ayrım bitirme sınavları sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Sava Paşa okulun önemini vurgulamak amacıyla, Osmanlı topraklarında inşa edilmekte olan demiryollarına ve maden aramalarına dikkati çekerek, bu sahalarda her gün kurulan şirketlere ve mühendis ihtiyacının büyük ölçüde yabancıların hizmete alınmasıyla karşılandığına işaret etmiş ve dolayısıyla mühendisliğin iş garantisi olan bir meslek dalı olduğunu özellikle dile getirmiştir.4
Mühendis mektebinin ilköğretim yılında (1874-1875) muallim sayısı beş ve yıl sonunda sınava giren öğrenci sayısı 26 kişidir. Bunlardan ikisi mükâfata ve dördü de zikr-i cemile layık görülmüştür. İkinci öğretim yılında (1875-1876) muallim sayısı ona ve üçüncü öğretim yılında (1876-1877) da on beşe yükselmiştir ve bu yıl öğrenci sayısı 43 kişi olmuştur. Mühendislik diplomalarının da en az hukuk diplomaları kadar geçerli ve iş görür olduğuna yapılan vurgulamalara rağmen, Hukuk Mektebi’nin daha fazla rağbet gördüğü, aynı dönemlerde buradaki öğrenci sayısının 21’den 61’e çıkmış olmasından anlaşılmaktadır.5
Sözü edilen okullarda bütün derslerin Türkçe olarak verilebilmesi için yeterli hoca bulunmadığından, bunlar yetişinceye ve gerekli Türkçe ders kitapları hazırlanıncaya kadar bazı dersler Türkçe ve bazıları da geçici olarak Fransızca anlatılacaktır.6 Fransızca anlatılan dersler muallim muavinleri tarafından Türkçe olarak tekrarlanacaktır. Buna göre, Turuk ve Maabir Mektebi’nde Fizik, Topoğrafya, Uygulamalı ve Genel Mekanik, Hidrolik, Malzeme Hazırlama ve Sınai Kimya dersleri Fransızca ve diğer dersler Türkçe olacaktır.
1877-1878 (93 Harbi) Osmanlı-Rus Savaşı ve devletin içine düştüğü mali sıkıntı sonucunda bu mektebin tatil edildiği anlaşılmaktadır. Aradan bir süre geçtikten sonra öğretimin yeniden başlamasına karar verilerek gazetelere bu konuda ilanlar verilmiştir. Maarif Nezareti tarafından 19 Zilkade 1295 (14 Kasım 1878) tarihinde verilen bir ilanda da Turuk ve Maabir Mektebi’nin Maarif Nezareti tarafından genişletilip yeniden düzenlenerek 13 Kasım 1878 tarihinden itibaren yeniden açıldığı ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıfların derslerine 18 Kasım 1878 ve birinci sınıfın derslerine de 25 Kasım 1878 tarihinden itibaren öğrenci kaydına başlanacağı belirtilmiş, bu nedenle eski öğrenciler ile yeniden kayıt olmak isteyenlerin mektebin kalemine başvurmaları istenmiştir.7 Buna göre, Turuk ve Maabir Mektebi’nin Kasım 1878 ortalarında birinci sınıfına yeni öğrenciler alınarak öğretime başladığı görülmektedir. Turuk ve Maabir Mektebi 1878 güzünde yeniden öğretime başlamakla birlikte mali sıkıntılar nedeniyle bu öğretimin düzgün bir biçimde yürümediği anlaşılmaktadır. İstanbul’da yayınlanan Moniteur de Commerce gazetesinin 4 Kasım 1879 günlü sayısında Maarif Nazırı Münif Efendi’nin (Paşa) emri üzerine Mekteb-i Sultanî içinde bulunan Hukuk ve Turuk ve Maabir mekteplerinin lağv edildiğine ilişkin bir haber çıkmıştır. Bu habere karşılık Maarif Nezareti tarafından 11 Kasım 1879 günü verilen resmî ilanda bütçe kısıntıları nedeniyle bu mekteplerde bazı sıkıntılar yaşanmış ise de bunların çaresinin bulunmuş olduğu belirtilmektedir. Fakat Turuk ve Maabir Mektebi’nin ikinci ve üçüncü sınıflarında öğrenci bulunmaması nedeniyle bu sınıflar kaldırılarak yalnız birinci sınıf bırakılmış olmakla birlikte ilerde bunun eski durumuna geleceğinin beklendiği bildirilmektedir.8 Derslere ara verilmeden önce 1876 yılında Turuk ve Maabir Mektebi’nde 43 öğrenci bulunmaktadır.9 Öğretime ara verildikten sonra bu öğrencilere ne olduğu, Turuk ve Maabir Mektebi’nin ikinci ve üçüncü sınıflarında neden dolayı öğrenci kalmamış olduğu belirsizdir. Bu ara vermenin ilgiyi azaltmış olduğu söylenebilir.
Öğretimdeki aksamalar nedeniyle 1878’de verilmesi gereken ilk mezunlar 1880’de verilebilmiştir. Turuk ve Maabir Mektebi’nden mezun olan Karakoç ve Hındabyan efendiler de Sivas vilayetine mühendis olarak tayin edilmişlerdir. Turuk ve Maabir Mektebi’nin sonu konusunda başkaca bir bilgi mevcut değildir. Bu sonuç göz önüne alındığında mühendislik eğitiminden istenilen neticenin alınamadığı görülmektedir.
Hendese-i Mülkiye Mektebi10
Mülkiye mühendisi yetiştirmek üzere yeni bir denemeye girişilmiş, tekrar bir okul açılması konusu Meclis-i Vükela’da görüşülmüş ve 14 Zilkade 1300/4 Eylül 1299 (16 Eylül 1883) tarihli bir mazbata ile iradesi arz edilmiştir. Bu mazbatada mühendis yetiştirecek bir mektep olmadığından vilayetlerde ehliyetsiz ve yabancı mühendisleri istihdam etmek zorunda kalındığı ve bu durum karşısında bir okulun açılması gerektiği, ancak bağımsız bir okulun kurulmasının da büyük bir masraf gerektireceği belirtilmektedir. Okulun daha az masrafla kurulup yürütülebilmesi için Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’a bağlı olarak ve aynı öğretim kadrosu ile yürütülmesi, Mühendishane yakınındaki arsaların istimlak edilerek buraya müstakil bir Mülkiye Mühendis Mektebi binası inşası uygun görülmüştür.11 Bu konuda çıkan iradeye ilişkin resmî tebliğ 26 Eylül 1299 (8 Ekim 1883) tarihli Cerîde-i Havâdis gazetesinde yayınlanmıştır.
Bir yandan okul binasının yapımına girişilirken öte yandan da Fransa’daki École des Ponts et Chaussées (Köprüler ve Yollar Okulu) esas alınarak okulun nizamnamesinin hazırlanmasına başlanmıştır. Başlangıçta Fransız sistemine göre kurulan okul daha sonra getirilen Alman hocaların da etkisiyle Alman sistemine yönelmiştir. Nizamnamenin Şûrâ-yı Devlet’te görüşülmesi sırasında Meclis-i Vükela tarafından bir madde eklenmesi konusunda 6 Haziran 1300 (18 Haziran 1884) tarihli mazbata düzenlenmiştir.12 Bu mazbatada okuldan çıkacak mühendislerden tam olarak yararlanabilmenin bunların uygulama görmelerine bağlı olması nedeniyle her yıl bütçe olanakları içinde kalmak koşuluyla uygun görülecek sayıda mezunun seçilerek uygulama görmeleri amacıyla Avrupa’ya gönderilmeleri için nizamnameye bir madde eklenmesi istenilmiş ve bu madde eklenmiştir.13 Şûrâ-yı Devlet tarafından görüşülerek kabul edilen Hendesehâne-i Mülkiye Nizamnâmesi 25 Şaban 1301/7 Haziran 1300 (20 Haziran 1884) tarihinde onaylanmıştır.14
Nizamnameye göre Mühendishane-i Berrî-i Hümayun’a bağlı olmak üzere yatılı bir Hendese-i Mülkiye Mektebi kurulmuştur. Okul dört yıllık olup her yıl yüz öğrenci alınarak dört yıl içinde sınıflar tamamlanacaktır. Okula Mekteb-i Sultanî, Darüşşafaka ve bu düzeyde olduğu kabul edilmiş okulların mezunları sınavsız olarak ve askerî veya sivil rüşdiye (ortaokul) mezunları da sınavla alınacaktır. Öğrenciler Mühendishane öğrencilerinin bağlı olduğu disiplin kurallarına uyacaklardır. Öğrencilerin dâhilî ve haricî üniformaları okul tarafından karşılanacak ve kendilerine aylık maaş ödenecektir.
Hendese-i Mülkiye için öğrenci bulunmasında güçlük çekilmiştir. Öğrenci çekebilmek için İstanbul sokaklarında münadiler (tellallar) dolaştırılarak “Yeni açılan Hendese-i Mülkiye Mektebi’nde çocuklar parasız okuyacak, yemek, yatmak, elbise her şey bedava verilecek!” diye bağırtılmasına rağmen gene de öğrenci bulunamayınca Mekteb-i Mülkiye’de devlet hesabına okuyan 25 öğrenci buraya kaydırılmıştır.15 Bu yüzden derslere biraz gecikmeli olarak ve 100 öğrenci yerine 25 öğrenci ile Mühendishane’deki eski kılıçhanelerden biri boşaltılarak hazırlanan bir sınıfta 13 Kasım 1883 Cumartesi günü başlanmıştır. Okul için yapılan binanın tamamlanması üzerine 29 Ekim 1884 Çarşamba günü yeni binaya taşınılmış ve açılış töreni yapılmıştır. Bu bina başlangıçta beş koğuş, dört dershane ve bir teneffüshaneden oluşmakta iken beş yıl sonra üç koğuş, üç dershane ve bir cami eklenerek genişletilmiştir.16
Tophane Müşirliği’nden Bâbıâli’ye yazılan 12 Ağustos 1300 (24 Ağustos 1884) tarihli yazıda Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin gelişmesini sağlamak için alınacak önlemlerin Nafıa Nezareti temsilcilerinin de katılımıyla Mühendishane-i Berrî-i Hümayun Maarif Meclisi’nde görüşüldüğü ve aşağıdaki kararların alındığı belirtilmektedir. Bu konudaki irade 19 Muharrem 1307 (15 Eylül 1889)’de çıkmıştır.17
1. Beş sınıf üzerine düzenlenmiş olan öğretimin bu yıldan itibaren yedi sınıf üzerine yeniden düzenlenmesi ve ders programının buna uygun hâle getirilmesi.
2. Alınacak öğrenci sayısının 100’den 105’e çıkarılması, ilk üç sınıftaki öğrencilere 30, dördüncü sınıf öğrencilerine 45, beşinci sınıf öğrencilerine 60; altıncı sınıf öğrencilerine 75 ve yedinci sınıf öğrencilerine de 90 kuruş aylık ödenmesi.
3. Birinci sınıfa alınacak öğrencilerin 15 yaşından küçük ve 20 yaşından büyük olmaması.
4. İdadî olarak sayılan ilk üç yıl içinde iki kez sınıfta kalanlara “kondüktörlük şahadetnamesi” verilerek Nafıa Nezareti’ne gönderilmesi.
5. Gerekli olan 10 yeni hocanın acilen tayini.
Öğrenim süresi daha ilk mezunlar verilmeden beş yıla çıkartılmış ve bu nedenle ilk mezunlar 1888’de verilmiştir.18 Daha sonra öğrenim süresi altı yıla çıkarıldığından 1890’da ve yedi yıla çıkarıldığından 1893’te mezun verilmemiştir. İlk mezunlar 13 kişi olup 1888-1908 döneminde 230 mezun verilmiştir. Hendese-i Mülkiye’nin gelişimi konusunda gerekli çabaların harcandığı görülmektedir. 1891’de bir fotoğrafhane inşa edilmesine karar verilmiştir.19
Parasız yatılı olan okulda öğrenciler özel üniforma giydiği gibi sıkı bir disipline de tâbi tutulmuştur. Okulu özendirmek amacıyla çeşitli önlemler alınmış, öğrencilere günün koşullarına göre iyi sayılabilecek miktarda maaş verilmiştir. Mezunlara önceleri binbaşılığa denk sayılan Rütbe-i Sabire, 1889 yılından sonra da kıdemle yüzbaşılığa denk sayılan Rütbe-i Rabia verilmiş ve öteki yüksekokullardan mezun olup devlet hizmetine girenlere verilenin çok üzerinde maaşlar ödenmiştir. Hendese-i Mülkiye mezunlarının özellikle demiryolu yapımında ve işletilmesinde, yol yapımında ve sulama işlerinde büyük emekleri geçmiştir. Osmanlı Devleti’nin kendi olanaklarıyla gerçekleştirdiği Hicaz Demiryolu’na bu okuldan yetişen mühendislerin de katkısı olmuştur. 20
Mühendis Mekteb-i Âlîsi21
II. Meşrutiyet’in ardından sivil bir okul olan Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin askerî yönetimden ayrılması görüşünün ağır basması sonucunda 29 Kasım 1908 tarihinde “Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin Tophane Nezareti’nden” ayrılmasına ve Nafıa Nezareti’ne ilhakına karar verilmiştir.22 Bu değişimle birlikte okulun adı da Mühendis Mekteb-i Âlîsi olmuştur. Okulun kuruluş nizamnamesi 26 Receb 1333/28 Mayıs 1331 (10 Haziran 1915) tarihinde çıkartılmıştır.23
Tophane’deki Askerî Sanayi Mektebi binasına yerleşen okulun ilk sivil müdürlüğüne öğrenimini Belçika’da yapmış ve Hendese-i Mülkiye’de elektrik muallimi olan Mehmet Refik (Fenmen; d. 1882-ö. 1951) Bey 20 Mart 1910 tarihinde atanmıştır. Mehmet Refik Bey döneminde uygulamaya önem verilerek fizik, kimya ve inşaat malzemeleri laboratuvarlarıyla teknik resim için bir resimhane kuruldu. Bu laboratuvarlara Fransa ve İtalya’dan malzeme mukavemeti ölçümü için aletler getirtildi. Topoğrafya aletleri çoğaltılarak her öğrencinin arazide uygulama yapması sağlandı. Kitaplığı zenginleştirmek için büyük çaba harcayan Mehmet Refik Bey, ders notlarının basılmasına özen gösterdi, hocaları ders notu yazmaya zorladı, öğrencilere birer pergel takımı ile resim tahtası verdi. Öğrencilerle çok iyi ilişkiler kuran Mehmet Refik Bey Mühendis Mektebi Talebe Cemiyeti’nin kurulmasına izin ve destek verdi.
Okulda istihdam edilmek üzere Almanya ve Avusturya-Macaristan’dan hocalar getirtildi. Hendese-i Mülkiye döneminde gelmiş olanlardan mimarlık hocası Jachmund ve cisimlerin mukavemeti ile köprü hesabı derslerini vermiş olan Lund, daha sonra Almanya’dan gelip inşaat ve köprü gibi genel mühendislik derslerini vermiş olan Kos ile Avusturya’dan gelip köprü ve su işlerine ilişkin dersleri vermiş olan Profesör Philipp Forchheimer bu hocalar arasında sayılabilir. Bunlar arasında en önemli kişi Prof. Forchheimer’in öğrencisi olan ve onun tarafından İstanbul’a gelmesi sağlanan Karl Terzaghi’dir. Karl Terzaghi (d. 1883-ö. 1963) 1916-1918 döneminde Mühendis Mekteb-i Âlîsi’nde çalışması sırasında oluşturduğu çok basit bir laboratuvarda zemin mekaniğinin temellerini kurmuştur.24 Birbirini izleyen Trablus, Balkan ve Birinci Dünya savaşları ile Mütareke Dönemi okulun gelişimini engelledi. Savaşlar nedeniyle 1909’dan 1923 yılına kadar geçen 14 yıl içinde yedi kez yer değiştiren okuldan 1916 yılında sadece dört kişi mezun oldu. 1921 senesine kadar ise okuldan hiç mezun verilmedi.
Cumhuriyet döneminde, 1928’de Nafıa Vekili Behiç (Erkin) Bey’in girişimiyle çıkarılan bir yasayla okula tüzel kişilik verildi ve adı Yüksek Mühendis Mektebi olarak değiştirildi.25 Bunun ardından Yol-Demiryol, Su ve İnşaat (Mimarlık) bölümleri açıldı. Elektrik ve makine mühendisi yetiştirmek üzere 1926’da İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi bünyesinde açılmış olan Elektromekanik Enstitüsü 1934’te öğrencileri, hocaları ve bütün malzemesi ile birlikte Yüksek Mühendis Mektebi’ne bağlandı. Tüzel kişiliği 1936’da kaldırılan Yüksek Mühendis Mektebi 1941’de Yüksek Mühendis Okulu adıyla Maarif Vekâleti’ne devredildi.26 Okul kısa bir süre sonra 12 Temmuz 1944’te kabul edilen 4619 sayılı kanun ile İnşaat, Mimarlık, Makine ve Elektrik fakültelerinden oluşan İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştü.27
Okulun öğretim süresi koşullara ve alınan öğrencilerin niteliğine göre sürekli değişim göstermiştir. Başlangıçta öğrenim süresi beş yıl iken daha sonra altı ve ardından yedi yıla çıkartılmış, 1909’da yeniden altı yıla indirilmiştir. Öğrenim süresi 1930’da beş buçuk yıla indirilmiş, 1932’de yeniden altı yıla çıkartılıp 1938’de beş yıla indirilip bir yıl sonra, 1939’da yeniden altı yıla çıkartılmış ve 1944’te üniversiteye dönüşme sırasında beş yıl olarak saptanmıştır.
Kondüktör Mekteb-i Âlîsi’nden Yıldız Teknik Üniversitesi’ne
Vilayet nafıa idarelerinin eski adıyla “kondüktör” ve günümüzdeki adıyla “tekniker” olan “fen memuru” ihtiyacını karşılamak üzere 1911’de Kondüktör Mekteb-i Âlîsi adıyla bir okul kuruldu.28 Okula öğrenci kaydına 22 Ağustos 1911’de başlandı ve aynı yılın Eylül’ünde Sultanahmet’te günümüzde Sağlık Müzesi olarak kullanılan binada öğretime açıldı. Bayındırlık konusunda genel bilgi vermeyi hedefleyen öğretim programı için Paris’teki École de Conducteur (Kondüktör Okulu)’nun programları örnek alındı ve dersler Nafıa Nezareti Fen Heyeti üyeleri tarafından verilmekteydi. Balkan Savaşı nedeniyle hastane olarak kullanılmak için binası boşaltılan okul önce Şehremini’nde kiralanan bir konağa taşındı, Dünya Savaşı başlangıcında, Ağustos 1914’te, Çemberlitaş’taki bir konağa taşındı ve savaş sonuna kadar burada kaldıktan sonra da Mütareke Dönemi’nde Cağaloğlu’ndaki Donanma Cemiyeti’nin eski binasına taşındı. İşgal kuvvetlerinin bu binayı boşaltarak okulun eşyalarını dışarı atmaları üzerine eşyalar önce Kadırga’daki Dişçi Mektebi’ne yerleştirilmek istendi, ancak burada yer bulunamayınca Cağaloğlu’ndaki Nafıa Nezareti binasının bodrum katındaki iki odada öğretim sürdürülmeye çalışıldı. Bütün bu olumsuz olaylara rağmen 1922 yılına kadar 66 fen memuru yetiştirilmiştir.
Okulun adı 1922’de Nafıa Fen Mektebi’ne dönüştürüldü ve Mühendis Mekteb-i Âlîsi’nin bulunduğu Gümüşsuyu Kışlası’nın bir köşesine taşındı. Okul 1924’te parasız yatılıya çevrildi ve öğrenci sayısı önemli oranda arttı. Öğrenim süresi 1926’da iki buçuk yıla ve 1931’de de üç yıla çıkartıldı. Okul 1923-1933 döneminde 401 mezun verdi. Yüksek Mühendis Mektebi’nin genişletilmesi nedeniyle 1935’te Gümüşsuyu Kışlası’ndan çıkartılarak Kuruçeşme’de kiralanan Memduh Paşa Köşkü’ne taşındı.
Türkiye’de imar işlerinin ve teknik hizmetlerin giderek artması fen memurları ile yüksek mühendisler arasında bir boşluk yarattı. Ali Çetinkaya’nın Nafıa Vekilliği döneminde bu boşluğu dolduracak mühendislerin yetiştirilmesi için 19 Aralık 1936 günü yayınlanarak 1 Haziran 1937 günü yürürlüğe giren 3074 sayılı yasa ile Nafıa Fen Mektebi lağvedilerek bunun yerine Teknik Okulu kuruldu. Yeni kurulan bu okula Yıldız Sarayı’nın müştemilatından olan ve günümüzde de kullanılan binalar tahsis edildi ve uzun bir göçebelik döneminin ardından okul buraya kalıcı olarak taşındı. Okulun iki yıllık fen memuru kısmı ve dört yıllık mühendislik kısmı vardı ve her iki kısım da inşaat ve makine dallarını içeriyordu. 1942-1943 ders yılından itibaren mühendislik kısmında elektrik ve mimarlık bölümleri açıldı ve 12 Ekim 1943’te fen memuru kısmının adı teknikerlik kısmı olarak değiştirildi. Okul 26 Eylül 1941’de Yüksek Mühendis Okulu ile birlikte Nafıa Vekâleti’nden alınarak Maarif Vekâleti’ne bağlandı. Okulun Mühendislik kısmına yapı ve sanat enstitülerinin dört yıllık özel sınıflarından mezun olanlar alınıyordu. Yapı enstitüsü mezunlarını alan Mimarlık Bölümü yeterli öğrenci bulunamadığından 1945 sonunda kapatıldı ve daha sonra değişik kaynaklardan öğrenci almak üzere 1951-1952 ders yılında yeniden açıldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nın 7 Haziran 1949 tarihli kararı ile Türkiye’de bu dalda mühendis yetiştiren ilk bölüm olarak Harita ve Kadastro Mühendisliği Bölümü açıldı. Erkek Sanat Enstitüsü mezunlarını alan teknikerlik kısmı 1951-1952 ders yılından itibaren kapatıldı. 1959’da gündüz öğrenimine eşdeğer olup öğrenim süresi beş yıl olan Akşam Teknik Okulu açıldı. 1959-1960 döneminden itibaren bir ihtisas bölümü açılarak bir yıllık öğrenim sonucunda yüksek mühendis ve yüksek mimar diploması verilmeye başlandı. Üç yıllık Nafıa Fen Mektebi mezunlarının mühendis diploması alabilmeleri için 1938-1950 arasında altı kez bir yıllık mühendislik tamamlama kursları açıldı ve bu kurslardan 362 kişiye mühendis diploması verildi. Yıldız Teknik Okulu’ndan 1969 yılına kadar toplam 1083 tekniker, 4782 mühendis ve mimar ve 655 yüksek mühendis ve mimar yetişmiştir.
Yıldız Teknik Okulu 3 Haziran 1969’da yayınlanan 1184 sayılı Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademileri Yasası uyarınca İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne dönüşmüştür. 1971’de özel yüksekokulların kapatılmasının ardından Galatasaray Mühendislik Yüksekokulu, Işık Mühendislik Yüksekokulu, Kadıköy Mühendislik Yüksekokulu ve Vatan Mühendislik Yüksekokulu, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne bağlandı. 20 Temmuz 1982 tarih ve 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yükseköğretim kurumları yeniden düzenlenmesi sırasında İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi ile buna bağlanmış olan mühendislik yüksekokulları, Kocaeli Mühendislik ve Mimarlık Akademisi ve Kocaeli Meslek Yüksekokulu birleştirilerek Yıldız Üniversitesi kuruldu. 3 Temmuz 1992’de Kocaeli Mühendislik Fakültesi ile Kocaeli Meslek Yüksekokulu ayrılarak Kocaeli Üniversitesi kurulmuş ve Yıldız Üniversitesi’nin adı da Yıldız Teknik Üniversitesi olarak değiştirilmiştir.
DİPNOTLAR
1 Ekmeleddin İhsanoğlu, “Darülfünûn Tarihçesine Giriş (II)-Üçüncü Teşebbüs: Dârülfünûn-ı Sultanî”, TTK Belleten, 1993, c. 57, sy. 218, s. 216.
2 Mahmud Cevad, Maârif-i Umûmiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcrââtı, haz. Taceddin Kayaoğlu, Ankara 2001, s. 138-141.
3 Düstûr, Birinci tertib, İstanbul 1293 (1877), c. 3, s. 442-443.
4 Sava Paşa, Mekâtib-i Âliye-i Fenniye Yani Dârülfünûn-ı Sultanî Nizamnâme-i Dâhiliyesiyle Dürûs Cedveli, İstanbul 1876, s. 10; İhsanoğlu, “Darülfünûn Tarihçesine Giriş”, s. 217.
5 İhsanoğlu, “Darülfünûn Tarihçesine Giriş”, s. 220-221.
6 Sava Paşa, Nizamnâme, s. 16-18; Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, c. 1-2, s. 700; İhsanoğlu, “Darülfünûn Tarihçesine Giriş”, s. 227-228.
7 Mahmud Cevad, Maârif-i Umûmiye, s. 165-167. 1878-1879 ders yılı sonunda yapılan Mekteb-i Sultanî ödül dağıtım töreninde konuşan okul müdürü Halil Bey daha önce “Mekteb-i Sultanî dâhilinde Hukuk ve Turuk ve Maâbir fenlerine mahsus tesîs buyurulmuş olan iki mekteb her nasılsa muahharan [sonradan] tatil kılınmışdı. Bu defa bunlar yeniden tanzim ve tevsî kılındı [düzenlenip genişletildi].” diyerek kapanma nedenlerine hiç değinmeyip bunu “her nasılsa” sözleriyle geçiştirmiştir (Mahmud Cevad, Maârif-i Umûmiye, s. 163).
8 Mahmud Cevad, Maârif-i Umûmiye, s. 171-172.
9 İhsanoğlu, “Darülfünûn Tarihçesine Giriş”, s. 224.
10 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977, c. 3-4, s. 1151-1161; Çağatay Uluçay ve Enver Kartekin, Yüksek Mühendis Okulu, İstanbul 1958, s. 130-165; Kâzım Çeçen, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Kısa Tarihçesi, İstanbul 1990; Ergün Toğrol, İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Cumhuriyetin Ellinci Yılı Kitabı, İstanbul 1976.
11 Ergin, Maarif Tarihi, s. 1154-1155.
12 Ergin, Maarif Tarihi, s. 1155-1156.
13 Bu konu nizamnamenin 20. maddesi ile düzenlenmiştir: “İkmâl-i tahsil ile mektebden çıkacak şakirdânın numeroları itibari ile mekteb büdcesinin tahammülüne göre tensib olunacak mikdarı ameliyat görmek üzere Avrupa’da icab eden mahallere izâm kılınacakdır.”
14 BOA, İ.MMS, nr. 3418 (25 Şaban 1301 [20 Haziran 1884]); Düstûr, Birinci tertib, İstanbul 1302 (1886), Zeyl 4, s. 134-139. Bu nizamnamenin tam metni Kâzım Çeçen tarafından verilmiştir (Çeçen, İstanbul Teknik Üniversitesi, s. 59-62).
15 Güngör Evren, “İ.T.Ü. nün Tarihinden: Hendese-i Mülkiye”, İTÜ’den Haberler, 1978, sy. 1, s. 25.
16 Uluçay ve Kartekin, Yüksek Mühendis Okulu, s. 134-136.
17 BOA, İ.MMS, nr. 4575 (19 Muharrem 1307 [15 Eylül 1889]); Ergin, Maarif Tarihi, s. 1156-1157.
18 Hendese-i Mülkiye’den mezun olan on üç efendiye rütbe-i rabia tevcihi için irade çıkmıştır. BOA, İ.DH, nr. 85394 (2 Zilkade 1305 [11 Temmuz 1888]).
19 BOA, İ.DH, nr. 98714 (17 Cemaziyelevvel 1309 [19 Aralık 1891]).
20 14 Kanunıevvel 1319 (27 Kasım 1903) tarihinde mezunların geçici olarak Hicaz Demiryolu yapımında görevlendirilmeleri hakkında bir kararname çıkartılmıştır (Düstûr, Birinci tertib, Ankara 1941, c. 7, s. 1098).
21 Uluçay ve Kartekin, Yüksek Mühendis Okulu, s. 159-164.
22 Düstûr, İkinci tertib, İstanbul 1329 (1913), c. 1, s. 104-105; Takvîm-i Vekâyi‘, 14 Cemaziyelevvel 1329/30 Nisan 1327 (13 Mayıs 1911), sy. 821.
23 Düstûr, İkinci tertib, İstanbul 1336 (1920), c. 7, s. 624-626; Takvîm-i Vekâyi‘, 6 Şaban 1333/6 Haziran 1331 (19 Haziran 1915), sy. 2207.
24 Kemal Özüdoğru, Yaşadıkça Öğrenmek-Karl Terzaghi’nin Hayatı, İstanbul 2000.
25 28 Mayıs 1928 tarih ve 1275 sayılı Yüksek Mühendis Mektebi hakkında kanun.
26 22 Eylül 1941 tarih ve 4121 sayılı İstanbul Yüksek Mühendis Okulu ile Teknik Okulun Maarif Vekilliğine Devri hakkında kanun.
27 12 Temmuz 1944 tarih ve 4619 sayılı İstanbul Teknik Üniversitesi hakkında kanun.
28 Bedi Ilgım, İstanbul Mühendislik ve Mimarlık Akademisi, İstanbul 1973; Emre Dölen, “Mühendislik Eğitimi”, TCTA, II, 511-516.