İstanbul’da hadis okuma geleneği, biri eğitim kurumlarında diğeri toplumun hemen bütün katmanlarında Hz. Peygamber sevgisi sebebiyle fetihle birlikte başlayıp Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar gelmiştir, günümüzde de zayıflayarak da olsa devam etmektedir.
Eğitim amacıyla hadisin öğretilmesi ve hadis konusunda uzmanların yetiştirilmesi hedefiyle bir nevi özel eğitim kurumları da denebilecek ihtisas merkezleri genelde külliyeler içerisinde kurulmuş, bunlara “darülhadis” denilmiştir. Darülhadisler, Osmanlıların en üst payeye layık gördüğü medreselerdir. Keza müderrisleri de sair meslektaşları arasında aynı itibarı görmüşlerdir. Bu durum Osmanlıların Hz. Peygamber’e ve onun sünnetine bakışını ifade etmektedir. İstanbul’da çoğunluğu XVI. yüzyılda olmak üzere fetihten XIX. asrın ilk yarısına kadar yaklaşık 30 civarında darülhadis kurulmuştur.
Hz. Peygamber’in suret ve siretini öğrenme, onun ahlakıyla ahlaklanma arzusu İstanbul’da halkın Kadı İyâz’ın (ö. 1149) Şifâ-ı Şerîf’ini okuma geleneğini doğurmuştur. Kadı İyâz, eserini Hz. Peygamber sevgisini tanıtmak ve ümmete sevdirmek için telif etmiştir. Aynı zamanda eserinde Hz. Peygamber’le ilgili birçok konuyu inceleyip muhaliflere cevaplar vermiştir. Bu eser, medrese dışında “koltuk dersleri” kategorisinde İstanbul’un muhtelif camilerinde ilim sofrası kuran hocalar tarafından okutulmuştur. Tarih içerisinde esere çok sayıda şerh yazılmıştır. Kaldı ki Şifâ’nın sadece İstanbul kütüphanelerindeki yüzlerce yazma nüshası, esere gösterilen bu iltifatı yansıtmaktadır. Dahası, bazı İslam ülkelerinde üzerine yemin edilir olmasını (ve’ş-Şifâ ve’l-Buhârî gibi), sel, yangın ve benzeri tabii afetlerden korunma aracı olarak evlerde ve işyerlerinde bulundurulmasını, hastalara şifa maksadıyla okunur olmasını Şifâ’nın önemini ortaya koyan tezahürler olarak görülmelidir. Bir diğer önemli husus, bilhassa Osmanlı döneminde Şifâ okuyucularının, bir anlamda şifâhanların resmî olarak mevcudiyetidir. Zira hem devlet bazı âlimleri Şifâ okuma görevine atamakta, hem de vakıf sahipleri vakfiyelerinde Şifâ’yı okunmasını istedikleri eserler arasında zikretmektedirler. Diğer taraftan bir başka önemli nokta da yine Osmanlı’da mantık ilminden tasavvurata dair eserler okunmazdan önce, bu eserlerden gelebilecek şerri def maksadıyla Şifâ’nın okunuyor olmasıdır. Bunlara, Şifâ-i Şerîf hatmi ve Şifâ vesilesiyle ahirette mükâfata nailiyyetin rüya kanalıyla sübutu teşebbüsleri de dâhil edilmelidir.
İstanbul halkı arasında Sahîh-i Buhârî okumaları muhtelif zaman ve mekânlarda asırlarca sürmüştür. Kadı İyâz’ın eserinde “Buhârî ve Müslim’deki hadislerin sahihliği üzerinde âlimlerin ittifak ettiği”nden bahsetmesi, İmam en-Neseî’nin “Buhârî’nin kitabından daha iyi bir kitap yoktur.” kanaati topluma etki etmiş ve onu halk arasında Kur’an’dan sonra en fazla okunan kitap hâline getirmiştir. Medreselerle birlikte camilerde okunan Buhârî-i Şerîf’in, daha sonra türbeler ve tekkelerde okunmasının yanı sıra, sıkıntılı zamanlarda da teyemmünen ve teberrüken okunmaya başlanmıştır. Bu gelenek başta ordu içerisinde olmak üzere birçok devlet kurumunda da devam ettirilmiştir. Kıtlık, zelzele, harp, salgın hastalık gibi kötü ve zor günlerde Sahîh-i Buhârî hatimleri yapmak halk arasında âdet olmuştur. “Buhârîhan” diye anılan ve Sahîh okutan âlimlerin her devirde toplum içinde büyük itibar görmesi ona gösterilen ihtimamın en önemli delilleridir.
Buhârî-i Şerîf’i okuyacak kişiler dersiamlar arasından seçiliyordu. Buhârîhanlık görevini ifa edenler aynı zamanda hediyelerle ve nişanlarla taltif edilebiliyorlardı. İmtihanla seçilenlerin en çok okutmayı tercih ettikleri ve buhârîhanlık uygulamasının en sık görüldüğü yer Hırka-i Şerif Camii’dir. Buhârîhanlık ve şifahanlık gibi cihetlerin genelde babadan oğula geçtiği, okumak ve okutmak için icazetnamelerin verildiği anlaşılmaktadır. Ebu’l-Ulâ Mardinî, Huzur-ı Hümayun derslerine katılan yaklaşık yirmi kadar zevatın aynı zamanda Buhârî-i Şerîf’i yaygın bir eğitim türü olarak camilerde halka açık bir tarzda okuttuğunu zikretmektedir. İstanbul’un bütün selatin camilerinde Buhârî-i Şerîf devlet eliyle kontrol edilerek okunma imkânı bulmuştur. Ayasofya Camii ve Kütüphanesi, Fatih Camii, Süleymaniye Camii bunların en önde gelenleridir. İstanbul Müftülüğü Meşihat arşivinde bulunan Sâhib-i Cihet Dersiâmlar ismiyle kayıtlı defterde ise 90 civarında buhârîhanın ismi zikredilmiştir. Bu defterde Buhârî-i Şerîf okunan mekânlar; Nuruosmaniye Camii, Ayasofya Camii, Bâb-ı Fetva, Hamidiye Türbesi, Nakşıdil Valide Sultan Türbesi, Valide Camii, Beşiktaş Camii, Fatih Camii, Mecidiye Türbesi, Sultan Mustafa Türbesi, Hırka-i Saadet Camii şeklindedir. Hamidiye ve Sultan Mustafa türbelerinde Sahih-i Müslim okutulması ciheti tertip edilmiştir. Ayrıca bu defterde bu cihetlerin nerelerde ve hangi günlerde okunduğu da beraber zikredilmiştir. Farklı mekânlarda ve farklı zamanlarda okunduğu anlaşılan Buhârî-i Şerîf, böylelikle İstanbul’da her gün okunma imkânı bulmuştur. Mesela Nuruosmaniye Camii’nde farklı farklı dersiamlar tarafından “salı ve cumadan mâ-adâ her gün, ba‘de’s-sabah her gün ve eyyâm-ı tahsilde” diye üç farklı zamanda okunduğu belirtilmiştir. Ayasofya Camii için eyyam-ı tahsilde, Bâb-ı Fetva’da salı ve perşembe günleri, Fatih Camii’nde salı ve cumadan maada her gün, Beşiktaş Sinan Paşa Camii’nde cuma günleri, Sultan Mustafa Türbesi’nde salı ve cumadan maada her gün ve eyyam-ı tahsilde, Buhârî-i Şerîf okunduğu ifade edilmiştir.
Buhârî-i Şerîf, savaş zamanında orduda ve vilayetlerde bulunan camilerde Müslüman askerlerinin düşmana galip gelmesi için de okunmakta idi. Rusya ile yapılacak olan bir savaş öncesinde Buhârî-i Şerîf okunması, yine Napolyon’un Mısır’a çıkartma yaptığı günlerde Topkapı Sarayı’nda bulunan Hırka-i Şerif Dairesi’nde birkaç zat marifetiyle on günde Buhârî-i Şerîf hatminin uygun olacağı idareden istenilmiştir. Rusya ile yapılan 93 Harbi’nde İstanbul’dan taşraya Buhârî-i Şerîf’in yanında Şifâ-i Şerîf okunması için emirler gönderilmiştir. Orduda Buhârî-i Şerîf okumakla aynı anda birden fazla kişinin görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Buna ek olarak Buhârî-i Şerîf, Livâ-yı Şerîf Dairesi’nde, Mabeyn-i Hümayun’da Bâbıâli Arz Odası’nda okunmuştur.
Sultan II. Abdülhamid Yıldız Sarayı’nda ve Mabeyn-i Hümayun’da Buhârî hatimleri yaptırmasının yanında azledildikten sonra da Buhârî-i Şerîf okuma işini devam ettirmiştir. Buhârî hatmedilmesi ve bunun önemiyle ilgili olarak çok sayıda eser yazılmış, konuyla ilgili bir literatür oluşmuştur.
Kütüphanelerin açılış merasimlerinde Buhârî-i Şerîf dersi icra edilmesi de yukarıda bahsedilen geleneğin bir uzantısı olmuştur. Bununla yeni açılan müessesenin hem hayırlı olması hem de Hz. Peygamber’in ahlakı merkezli bir ilim anlayışının yerleşmesi arzulanmış olmalıdır. Mesela Ayasofya Kütüphanesi’nin açılış merasiminde I. Mahmud’un da hazır bulunduğu bir mecliste Buhârî hatmedilip duası yapılmış, kütüphane müfessir ve muhaddisleri birer açılış dersi vermişlerdir. Fatih Külliyesi’nde inşa edilen kütüphanede ayda bir Buhârî-i Şerîf hatimleri icra edilmiş, bunun için on kişi görevlendirilmiştir. Bütün bu uygulamalar neticesinde bir gereksinim olarak Kur’an-ı Kerim yazan hattatlar ayrıca Buhârî yazmak ihtiyacı hissetmişlerdir. Bugün elimizde usta hattatlar tarafından yazılmış, büyük sanatkârların mahir elleri ve göz nuru ile tezhip edilmiş Buhârî nüshaları bulunmaktadır.
Cumhuriyet döneminde beş vakit namaz dışındaki toplu ibadetlerin resmî idare tarafından şüphe ile karşılanması nedeniyle Buhârî okumaları doğal olarak azalmış, bir süre sonra okutacak icazetli buhârîhan kalmamıştır. Günümüzde Eyüp Camii’nde Şifa dersleri devam etmekle birlikte birkaç küçük grup dışında İstanbul’da Buhârî okuma geleneği tamamen ortadan kalkmıştır.
KAYNAKLAR
Altuntaş, Mustafa Celil, Osmanlı İlim Geleneğinde Buhârîhânlık, yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi, 2010.
Altuntaş, Mustafa Celil, “Osmanlı İlim Geleneğinde Buhârîhânlık”, Hadis Tetkikleri Dergisi, 2010, yıl 8, sy. 2, s. 33-67.
Bozkurt, Kemal, “İslam Mimarisinde Darulhadisler”, Anadolu’da Hadis Geleneği ve Daru’l-hadisler sempozyumu, haz. Muhittin Düzenli, Çankırı 2011, s. 155-173.
Bozkurt, Nebi, “Dârülhadis”, DİA, VIII, 528.
Gökalp, Murat, “Şifâ-i Şerîf Literatürü”, İSTEM: İslâm San‘at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi, 2009, yıl 7, sy. 14, s. 353-370
Yardım, Ali, “Temel Kültür Müesseselerimizden Darulhadisler”, Ekrem Hakkı Ayverdi Hatıra Kitabı, İstanbul 1995, s. 59-119.
Yardım, Ali, “Osmanlı Devrinde Darulhadisler”, Osmanlı, nşr. Güler Eren, Ankara 1999, VIII, s. 163-175.
Yıldırım, Selahattin, Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Darulhadisi ve Müderrisleri, İstanbul 2001.