A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined index: HTTP_ACCEPT_LANGUAGE

Filename: core/Public_Controller.php

Line Number: 89

Backtrace:

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 89
Function: _error_handler

File: /var/www/html/application/core/Public_Controller.php
Line: 51
Function: language_control

File: /var/www/html/index.php
Line: 282
Function: require_once

MEZARTAŞLARI | Büyük İstanbul Tarihi

MEZARTAŞLARI

İstanbul mezarlıklarında çok sayıda ve en güzel örneklerini gördüğümüz Osmanlı mezar taşları, kişinin kimliğinden başlayarak tarih, toplum hayatı, şehir, inanç, ölüm, meslekler, başlıklar, dil, edebiyat, ebced hesabıyla tarih düşürme, yazı, sembol, süsleme ve taş işçiliği gibi birçok özellikleri sebebiyle bize aidiyetini gösterir. Selçuklu ve Beylikler dönemi mezar taşı geleneğini Osmanlılar, kuruluş devrinde metin ve form açısından geliştirerek devam ettirmişlerdir. Bursa’da oluşan bu klasik üslup Edirne’ye ve çok az sayıda olsa da fetihten sonra İstanbul’a intikal etmiştir. Bu kaş kemerli, kenarları sütunçeli prizmatik ve dikey harfleri uzun celî sülüs hatlı taşlar, XVIII. yüzyıla kadar kullanılmaya devam etmiştir. Ancak Osmanlı mezar taşlarının asıl karakteristik tipi başlıklı olanlardır ve bu tip İslam dünyasında sadece Osmanlı kültürüne mahsustur.

İstanbul’da bulunan binlerce mezar taşının sistematik bir envanteri yapılmış değildir. İlgili yayınların büyük kısmı yazı, süsleme, başlık gibi konunun sadece bir yönünü ele alan çalışmalardır. Ancak son yıllarda lisansüstü tezi olarak yapılan veya kitap olarak yayınlanan katalog çalışmalarının arttığı görülmektedir. Ayrıca mezar, mezar taşı ve başlık tipolojisi hakkında yapılan ön çalışmalar da konuya dair ana hatlarıyla da olsa bir fikir verebilecek duruma gelmiştir.

1-  Kadın Mezartaşları

İstanbul mezarlıklarında en eski taşlar fetih sonrasına aittir; bunların bir kısmı sonradan yenilenmiştir. Bu ilk mezar taşları başlıksız ve başlıklı olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Başlıksız olanlar levha biçiminde olup taç kısımları sivri kemerli veya baklava dilimi şeklindedir, metinler Arapça ve sülüs hatla yazılmıştır. Kumkapı Nişanca Camii ile Üsküdar Rum Mehmet Paşa Camii hazirelerinde Fatih dönemine ait güzel örneklerine rastlanır. Bu grup daha sonraları ortaya çıkan silindirik ve prizmatik tiplerle gelişmiştir. Yaygın bir grup olan silindirik tipteki bazı taşların tepesinde kuşların su içebilmesi için oyuk bırakılmıştır. Bu tipin yüzeyine geniş olduğu için medfunu tanıtan ve öven, kartuşlar içinde uzun manzum metinler yazılmaya başlanmıştır. XVIII. yüzyılda ise dönemin sanat anlayışının etkisiyle kabartma akantus yapraklarıyla, tepesi ise stilize motiflerle süslenmiştir.

Çoğu altıgen ve sekizgen olan prizmatik tipteki mezar taşları lahitli ve lahitsiz iki gruptan oluşur. Yüzey bölündüğü için kitabe lahitli olanlarda lahdin ön yüzüne yazılmış, buraya sığmazsa lahdin diğer yüzlerinde devam etmiştir. Lahdin bütün yüzlerinde servi, saksılı, vazolu çiçekler, mühr-i Süleyman gibi süslemeler simetrik olarak yerleştirilmiştir. Lahitsiz olan prizmatik şahidelerde ise kitabe prizmanın genişletilen bir yüzüne yazılmıştır. Prizmatik taşlar muhtelif kademelerdeki bürokratların kabirleri üzerinde görülür.

2-  Karacaahmet Mezarlığı

Mezar taşının üst kısmında medfunun sağlığında giydiği başlığın taştan oyulmuş bir örneği bulunan başlıklı mezar taşının ilk örnekleri çok azdır. Rumelihisarı Şehitlik Mezarlığı’ndaki Mahmud Çelebi’ye ait mezar taşı bu grubun ilk örneklerindendir. Gövde prizmatik ve sütunçelidir, kitabe metni ise isim, unvan ve duadan ibaret olup sütunun dört yüzeyine iri harflerle yazılmıştır. Askerî ve mülki erkân ile saray hizmetlilerinin başlıklı mezar taşları büyük bir grubu meydana getirirler. Sadrazamdan en küçük memura kadar toplumun önemli bir kısmının kullandığı bu başlıklardan, en azından eşit statüde olanlar için mezar taşlarında aynı veya benzer başlıkların kullanıldığı görülmektedir. Bürokrasinin başındaki makam sahiplerine ait başlıklar ise kendi özelliklerini taşırlar. 1829’da fesin resmî başlık kabul edilmesinden önce büyük devlet erkânı mücevveze, selimî, yusufî, kallavî ve örfî adı verilen kavukları giymişlerdir. Ancak bir bürokrat farklı zamanlarda başka başlıklar giydiği için mezar taşlarında da zaman zaman farklı başlıklara rastlanır. Mesela sadrazam sefere çıktığı zaman ve arife günlerinde kallavî, Divan-ı hümayun toplantılarında, Cuma selamlığında mücevveze, padişah huzurunda, Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyaret ederken ise selimî kavuk giymekteydi. Kallavî kavuk, sadrazam, vezir, üç ve yukarı tuğlu paşaların merasim kavuğudur. Vezir, kallavî kavuğunun üzerinde sağdan sola çapraz olarak uzanan dört parmak kalınlığında bir istiva (bant) bulunurdu. II. Bayezid’den III. Selim dönemine kadar kullanılan mücevvezeli kavuk tipi genellikle mirahor, hazinedarbaşı, Darüssaâde ağası, Dergâh-ı Âli kapıcıbaşısı gibi sarayda makam sahibi kişilerin merasim kavuğudur. Bu nedenle kallavîde olduğu gibi mücevvezeli mezar taşlarının hangi makam sahibine ait olduğu da ancak kitabe metni okununca ortaya çıkmaktadır. Bunların aksine örfî kavuk tipinin ise başta şeyhülislam ve kazaskerler olmak üzere ilmiye mensuplarına mahsus olduğu daha net olarak görülür. Ulemanın mezar taşları çoğunlukla ta‘lîk hatla yazılmıştır.

Divan-ı hümayun ve Paşakapısı’nın yüksek bürokratlarının, yani Hacegân-ı Divan-ı hümayunun mezar taşlarında kafesî destarlı kubbeli kalafat adı verilen başlık bulunur. Ancak bu başlığın bulunduğu mezar taşının reisülküttap, beylikçi, defterdar, nişancı veya tersane/darphane eminine mi ait olduğunu anlamak için kitabe metninin okunması gerekir. Bu başlık tipine daha çok XVIII. yüzyılda rastlanır. Yüzyılın ortasından itibaren ise divan kâtipleri, yeniçeri, sipahi ve cebeci ocaklarının kâtipleri gibi üst mevkideki kâtiplerin mezar taşlarında da bu başlık görülmeye başlar. Orta kademedeki bürokratlarla alt kademedeki memurların giydiği kâtibî kavuk ise mezar taşlarında en çok rastlanan kavuk tipidir. Kavuğun boyutunun farklılığına, dikişlerinin dikine dilimli, baklava veya yıldız şeklinde oluşuna, destarının ise dolanış şekline göre muhtelif alt tipleri vardır. Bazılarında destara iliştirilmiş genellikle gül goncası veya benzeri küçük çiçek buketine rastlanır. Saraydaki hasodabaşı, hazinedar, çukadar gibi Enderun hizmetlilerinin mezar taşlarında ise ince işçiliği olan, süslü ve silindirik zerrin külah başlığı bulunur. Sultan II. Mahmud’un kıyafet reformundan sonra askerî ve mülki erkân fes kullanmaya başlamış, bu değişiklik mezar taşlarına da yansımıştır. Bunlar ait olduğu sultanın adıyla Mahmudiye, Mecidiye, Aziziye ve Hamidiye diye adlandırılmıştır. Aralarında boyut ve şekil bakımından ufak farklar vardır.

3- Çeşitli mezarlıklardan toplanan mezar taşları (Karacaahmet)

Osmanlıların dinî ve sosyal hayatında önemli bir yeri olan tarikatların geliştirdiği sembolizmin zengin örnekleri mezar taşlarına da yansımıştır. Mevlevîlerin uzun ve keçeden yapılan sikkelerinin tarikattaki hiyerarşiye göre örfî, cüneydî, şekerâviz ve şekerâviz kafesî adları verilen çeşitleri vardır. Dervişlerin mezar taşlarında başlık destarsız dal sikkedir; muhib derecesinde olanlarınkinde ise sikke başlık olarak konmayıp kitabenin üstüne işlenmiştir. Bektaşî şeyhlerinin 12 terkli (dilimli) hüseynî, 4 terkli edhemî ve elifî tipi başlıkları vardır. Bektaşî mezar taşlarında ayrıca 12 köşeli teslim taşı, keşkül ve teber figürlerine de rastlanır. Kâdirî ve Nakşîlerin taçları müjgânlıdır (kirpikli). Kâdirî taçlarında 18 köşeli yıldız ve 8 yapraklı gül motifleri bulunur. Bazı Kâdirî olan kadınların mezar taşlarının üst kısmında gül motifine rastlanır. Bayramîlerin tacı 6, Celvetîlerin ise 13 terklidir. Melamî-Hamzavîler ise görüntü ve şekle itibar etmeyip kendilerini gizledikleri için mezar taşlarında da başlık, sembol veya bilgi bulunmaz. Ancak onların Melamî-Hamzavî oldukları “bî ser ü pâ” (başsız ve ayaksız) denilen kendilerine mahsus mezar taşlarından anlaşılmaktadır.

4  Süleymaniye Camii Haziresi'ndeki mezar taşlarından örnekler

5  Sokullu Türbesi Haziresi'ndeki bir mezar taşı

Kadın mezar taşlarında hotoz şeklindekilerin dışında genellikle başlık yoktur. Ama bu taşlarda süsleme öne çıkmaktadır. Kitabenin üst kısmında çiçek sepeti veya benzeri süslemeler bulunur. Hotoz başlıklı olanların bazılarının boyun kısmında gerdanlıklara rastlanır. Osmanlı kadın mezar taşları süsleme açısından daha yoğundur. Lale, gül, karanfil ve sümbül gibi çiçekler ve çiçek saksılarının yanı sıra meyve tabağı motifleri kullanılmıştır. Özellikle ayak taşlarında ise servi ağacı, asma sarılmış servi ağacı, gül ağacı ve hurma ağacı gibi motifler tercih edilmekteydi. Ancak modernleşmeyle birlikte bu süslemelerde natürmort etkisi görülmeye başlamıştır.

Önceleri Arapça, bazen de Farsça olan mezar taşı metinleri zamanla Türkçe yazılmaya başlanmıştır. Sınırlı da olsa XVI ve XVII. yüzyıl ulema taşlarında Arapça kitabelere rastlanır. Türkçe kitabeler başlangıçta bir-iki dua ve kısa bir künyeden ibaret olan Arapça kısa özlü metinlerin tercümesi gibiyken zamanla metnin hacmi artmaya, hatta bu sebeple mezar taşlarının boyutları büyümeye başlamıştır. Metnin muhtevasında da değişiklikler olmaya, dinî unsurlar ağırlıklı iken, ölüm temasının algılanmasıyla ilgili dünyevi ve insani serzenişler dillendirilmeye, medfun hakkında daha fazla bilgi verilmeye başlanmıştır. Keza metin mensurdan manzuma dönüşmeye, devrin meşhur şairlerinin medfunu metheden şiirlerine, tarih düşürmelerine yer verilmeye ve sülüs, celî sülüs yerine ta‘lîk ve celî ta‘lîk hattı kullanılmaya başlanmıştır. Üst tabakaya ait mezar taşlarında metin, kitabe, süsleme ve taş işçiliğinde sanat kaygısı ön plana çıkmıştır. Böylece XVI. yüzyılda belirmeye başlayan Osmanlı mezar taşı tipleri XIX. yüzyılın sonuna doğru olgunlaşmış ve XIX. yüzyıldan itibaren de en zengin dönemini yaşamıştır.


Bu makale Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi adlı eser içerisinde 2015 yılında yayımlanmıştır.

Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

ALT BAŞLIKLAR
İlgili Makaleler