Büyük bir imparatorluğun payitahtı olarak tarih sahnesine çıkan İstanbul’un en köklü kurumlarından birisi Darphane’dir. Uzun asırlar boyunca Doğu Roma sikkeleri basılan İstanbul’da, Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilmesini müteakiben Osmanlı sikkeleri basılmaya başlanmıştır. İstanbul Darphanesi bu tarihten Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına kadar önemini korumuş ve faaliyetlerini sürdürmüştür. Devletin merkezî darphanesi olduğu için “Darphane-i Âmire” olarak adlandırılan İstanbul Darphanesi, Tanzimat sonrasında genellikle “Meskûkât-ı Şâhâne İdaresi” şeklinde anılmıştır. İstanbul Darphanesi’nde basılan sikkelerde darp yeri ise Konstantiniyye, İslambol, Darülhilafe gibi adlandırmalarla gösterilmiştir.
Osmanlı tarihinin siyasi, iktisadi ve mali gelişmeleriyle birlikte değerlendirildiğinde Darphane-i Âmire’nin tarihi üç döneme ayrılarak incelenebilir: İlki, fetihten sonra başlayıp XVII. yüzyılın sonlarına kadar devam eden geleneksel dönem (1453-1687); ikincisi Darphane ve para reformunun ardından başlayıp Tashih-i Sikke’ye kadar süren mihanikî darp usulünün hâkim olduğu dönem (1687-1844); üçüncüsü Tashih-i Sikke’den saltanatın ilgasına kadar devam eden modern dönem (1844-1922). Bu üç dönemde Darphane’nin teşkilat yapısı, darp teknolojisi ve bastığı para türleri birbirinden büyük farklılıklar taşımıştır.
Geleneksel Dönem (1453-1687)
İstanbul’un fethinin ardından Darphane’nin faaliyetlerine nasıl ve tam olarak ne zaman başladığı bilinmemektedir. Ancak Osmanlı siyasi kültüründe sikke darbının taşıdığı önem göz önünde bulundurulursa Darphane’nin faaliyete geçirilmesi hususunda aceleci davranıldığı düşünülebilir. Bu dönemde Darphane-i Âmire, Beyazıt civarında hizmet vermiş, oldukça basit bir teknikle para basmıştır. Söz konusu yöntemde altın ve gümüş, öncelikle potalarda eritiliyor, içine gereği kadar ayar katıldıktan sonra kalıplara dökülüp çubuk şekline getiriliyordu. Çubuklar gerekli inceliğe gelene değin yassılaştırılıp sonra sikke çapı uzunluğunda kareler hâlinde kesiliyor, kehle olarak adlandırılan bu kare hâlindeki pullar, köşeleri kırpılarak daire şekline sokuluyordu. Ardından sikkezenlere teslim edilen pullar, kalıplar arasına konulup çekiçleniyor, böylelikle pulların iki yüzüne gerekli yazı ve şekiller nakşedilmiş oluyordu. Bu usulle Darphane’de altın sultanî, bakır mangır, gümüş akçe ve pâre basılmıştır.
Darphane-i Âmire’de para basımı ya devlet görevlilerinin yönetiminde ya da özel teşebbüs vasıtasıyla gerçekleştiriliyordu. Daha doğru bir ifadeyle Darphane iltizamla veya emaneten idare ediliyordu. İltizam usulünde darphaneler mukataa olarak belli bir müddet için işletilmek üzere müteşebbislere ihale ediliyor, emaneten idarede ise maaşlı bir devlet yetkilisi tarafından işletiliyordu.
Darphane-i Âmire çalışanları hakkında ayrıntılı bilgiler veren Halil Sahillioğlu, personeli Darphane içinde ve dışında çalışanlar şeklinde iki ana gruba ayırmaktadır. Sahillioğlu, Darphane dışında çalışanların gümüş yasakçıları, gümüş arayıcıları, Darphane sarrafları ve pul sarrafları olduğunu; Darphane içinde çalışanların ise emin, nazır, kâtip, âmil (mültezim) gibi idarecilerle, perdahtçı, cilacı, kalcı, sikkeci, kehleci, yassılayıcı, dideban, sikkezen gibi işçiler olduğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi ise Darphane’de telci, haddeci, cilacı, sayacı, sikkeci, sebikeci, kalcı, kehleci, vezneci, yassılayıcı, sarraf, dideban, perdahtçı, kethüda, simsar, kâtip, sikkezenbaşı, sahibiayar gibi görevlilerin çalıştığını yazmaktadır.
XVI. yüzyılın sonlarına kadar istikrarlı bir şekilde faaliyet gösteren Darphane, bir yandan uluslararası para ve maden hareketlerinin, diğer yandan da Osmanlı Devleti’nin iç bünyesinden kaynaklanan bazı sorunların etkisiyle büyük bir krizin içine girmiştir. Krizin etkisiyle maden temininde güçlük çeken taşra darphanelerinin pek çoğu kapanmış, İstanbul’daki Darphane-i Âmire ise düşük kapasiteyle çalışmaya başlamıştır. Hatta XVII. yüzyılın ikinci yarısına girilirken para darbı neredeyse tamamen durmuştur. Bu arada sıklaşan tağşişler nedeniyle akçenin içindeki kıymetli maden miktarı azaltılmış, boyutları da küçültülmüştür. Akçenin iyice değer kaybetmesi sonucunda piyasaya mağşuş sikkeler ve yabancı paralar hâkim olmuştur.
Mihanikî Darp Usulünün Hâkim Olduğu Dönem (1687-1844)
Darphane-i Âmire’nin ve para sisteminin içine düştüğü istikrarsızlık XVII. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen reformla nihayete erdirildi. II. Süleyman döneminde teknik açıdan modernize edilen Darphane’de, kuruşa dayalı güçlü bir para sistemi oluşturuldu. Cerrah Mustafa adlı Frenk asıllı bir teknisyen tarafından gerçekleştirilen modernizasyonun ardından Darphane mihanikî darp usulüyle para basmaya başladı. Mihanikî darp usulünde çarh (laminoir), doğrama/kesme-zımba (decoupoire veya emporte-piece) ve rakkas (balançoire) adı verilen aletler kullanılıyordu. Çarh; külçe hâlindeki madenleri yassılaştırıyor, doğrama; yassı madenî levhaları pul şeklinde kesiyordu. Rakkas ise pulların üzerine vurulması gereken damga ve yazıları nakşediyordu. Öte yandan Darphane, bu dönemin hemen başlarında Beyazıt’tan Topkapı Sarayı’nın bahçesine taşınmıştır.
XVII. yüzyıl sonlarından Tashih-i Sikke uygulamasına kadar mihanikî darp usulüyle para basılmaya devam edilmiştir. Kuruş, zolota, pâre, akçe, sultanî, rûmî, adliyye gibi gümüş sikkeler; şerifî, cedid eşrefî, zer-i mahbub, İstanbul altını, cedid zencirli, sultanî, fındık, hayriyye, rûmî, mahmudiyye, darülhilafe, adlî gibi altın paralar ve bakır mangır bu dönemde Darphane’de basılan paralardan bazılarıdır. Para basılırken ihtiyaç duyulan madenin en iyi şartlarda temin edilebilmesini mümkün kılacak bir mekanizma inşa edilmiş, Darphane adına piyasadan maden toplayan kimseler önemli yetkilerle donatılmıştı. Bunlardan en önemlileri altın ve gümüş işlenirken kullanılan, tizap adlı maddenin üretim tekelinin Darphane’ye verilmesi, büyük maden ocaklarının, sarraf ve simkeş gibi kıymetli madenle uğraşan esnaf gruplarının Darphane’ye bağlanmasıydı.
Mihanikî darp usulünün hâkim olduğu dönemde Darphane, emanet usulüyle idare olunmuştur. Emaneten idare, Darphane’de profesyonel bürokratlardan oluşan bir kadro zümresiydi. İdare ve kontrol heyetini emin, sahib-i ayar, kefçe nazırı, kâtip, sikkegen, gözcü, arayıcı, imam gibi görevliler; tüccar sınıfını ifrazcıbaşı, kalcı, mübayaacı ve sarraf; amele sınıfını ise atölyelerde çalışan usta ve işçiler oluşturuyordu. Tüccar ve amele sınıfı mensupları gayrimüslim olduğu için idareci pozisyonuna yükselebilmeleri mümkün değildi. XVIII. yüzyılın ilk yarısında tüccar ve amele sınıfları içinde Yahudilerin belli bir ağırlığı söz konusuyken, 1762 tarihinden itibaren Ermeniler, büyük bir çoğunluğa ulaştı. Amele sınıfı mensuplarının sayısı 1.300 kişi civarındaydı. Tüccar sınıfı mensupları Darphane için idareci pozisyonuna getirilmişti. Tamamı Müslüman Türklerden oluşan idare ve kontrol heyetinin dışında Darphane’de iki grup daha vardı. Bunlar tüccar sınıfı ve amele (esnaf) piyasadan maden temin etmekle, ameleler ise para basımıyla ilgili her türlü teknik işlemin yapılmasıyla vazifeliydi.
Bu dönemde Darphane, para basımı dışında işlerle de uğraşmaya başlamıştı. III. Mustafa’nın 1757 yılında tahta çıkışıyla birlikte, yaptığı bazı düzenlemeler sonucu başlayan ve 1764 yıllında tamamlanan süreç sonunda Darphane ihtiyat hazinesi vasfı kazanmıştı. Darphanenin içinde çeşitli gelir gider fonları oluşturulmuş, bu fonlar sayesinde Darphane, dönemin yüksek masraflı savaşlarının finansmanında Hazine-i Amire’ye destek olmuştur. Ayrıca Darphane malikâne, esham ve timar sisteminin tasfiyesinde; bazı vakıf ve tevliyetlerle, Enderun’a ait kimi gelir kaynaklarının ve madenlerin idaresinde; İstanbul’un zahiresinin temininde de görev almıştı. İrad-ı Cedid Hazinesi’nin kuruluşunun ardından Darphane, bazı görevlerini bu kuruma devretmiş ve önemini nispeten kaybetmiştir. Ancak yaşanan siyasi ve mali gelişmeler Tanzimat’ın ilanına kadar bir hazine olarak önemini korumasını, Maliye ve Hazine-i Hassa Nezareti’nin teşekkül sürecinde etkili olmasını sağlamıştır.
XVIII. yüzyılda yaşanan savaşlar, Osmanlı hazinesinin imkânlarını tüketmiş, başka çare bulunamadığı için tağşişe başvurulmuştur. Yüzyılın sonlarında başlayan tağşişler, II. Mahmud devrinde Osmanlı tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Tağşişlerin en olumsuz sonucu para sisteminin istikrarını temsil eden kuruşun büyük değer kaybına uğramasıdır. Yaşanan değer kaybı öylesine büyük olmuştur ki para sistemi iflas etmiştir.
Modern Dönem (1844-1922)
Darphanenin modern döneme geçişini iki dinamik belirlemiştir. Bunlardan ilki; para sistemini iflas ettiren tağşiş politikasına son verilmesidir. Bu amaçla darp teknolojisinde ve para sisteminde önemli bir reform yapılmıştır. İkinci olarak da Darphane, para basımı dışındaki faaliyetlerinden büyük oranda arındırılmıştır.
1844 yılındaki Tashih-i Sikke uygulamasının hemen öncesinde darp tekniği, İngiltere’den davet edilen uzmanlarca modernleştirilmiş, belgelerde vapur çarhı olarak anılan ve buhar enerjisiyle çalışan aletlerle para basılmaya başlanmıştır. Yapılan teknik reformun bir sonucu olarak, personel ihtiyacında büyük bir azalma meydana gelmiştir. Bu dönemde 1 altın lira; 100 gümüş kuruş esası kabul edilerek, sağlam bir para sisteminin temelleri atılmıştır. Ayrıca Darphane para dışında; nişan, madalya, ziynet altını ve kıymetli evrak da basmıştır.
Modern dönemde Darphane’nin personel politikalarında da büyük değişiklikler ortaya çıkmıştır. Bunun temel sebebi Tanzimat Fermanı sonucu ortaya çıkan yeni uygulamaların Darphane’ye de sirayet etmesidir. Söz konusu değişimlerin en önemlisi; kurumun idaresine gayrimüslimlerin de gelebilmesidir. Meskûkât-ı Şâhâne İdaresi olarak anılmaya başlayan ve Maliye Nezareti’ne bağlı bir müdürlük hâline getirilen Darphane’nin müdüriyetini uzun süre Düzoğlu ailesine mensup Ermeniler üstlenmiştir. Bu dönemde Darphane’nin faaliyetleri bir müdürün idaresi altında nispeten küçük bir kadroyla sürdürülmüştür. Musa Kâzım, bu dönemde Darphane personelinin müdüriyet, muhasebe, kitabet, encümen, çaşni, çarhane, sikkehane, ağartma, sikkegen, teksirhane, müze, kazan, tamirhane, kefçe ve dökümhane gibi birimlerde çalıştığını ifade etmektedir.
Darphane-i Âmire, I. Dünya Savaşı ve Mütareke Dönemi’nde de faaliyetlerini sürdürmüş; 1922 yılında saltanatın ilgası ve Ankara idaresinin İstanbul’a teşmiliyle birlikte, Ankara’daki Maliye Vekâleti’ne bağlanmıştır. Darphane, Ankara’ya taşınmamış, sadece ismi Darphane-i Millî olarak değiştirilmiştir.
KAYNAKLAR
Bölükbaşı, Ömerül Faruk, XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Darbhâne-i Âmire, İstanbul 2013.
Musa Kâzım, “Darphane’nin Ahval-i Dâhiliyyesi”, TOEM, 1329, c. 9, s. 551-557.
Pamuk, Şevket, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul 1999.
Pere, Nuri, Osmanlılarda Madeni Paralar, İstanbul 1968.
Sahillioğlu, Halil, “Kuruluştan XVII. Asrın Sonlarına Kadar Osmanlı Para Tarihi Üzerinde Bir Deneme”, doktora tezi, İstanbul Üniversitesi, 1958.
Sahillioğlu, Halil, Studies on Ottoman Economic and Social History, İstanbul 1999.
Sahillioğlu, Halil, “Darphane”, DİA, VIII, 501-505.