Bu hâdise o gemi ehlinden dolayı meydana geldi, kalbe hayli melâlet ve kırgınlık getirdi. Önemli fırsatlar çıkmıştı, fakat elden kaçırıldı, olay aleyhimize döndü. Bunlardan biri kâfirlerin çok sevinmeleri ve rahatlamaları, moral kazanmalarıdır. Diğeri ise sizin olayları yeterince idare edememeniz ve emirlerinizi uygulatmadaki eksikliklerinizdir. Ayrıca benim dua ve tebşirimin temelsiz olduğu yolundaki kanaatler de buna katılabilir. Şimdi gevşeklik ve ihmal zamanı değildir. Bu gibi durumlarda hemen araştırmaya girişilip kimin böyle bir duruma yol açtığını tespit etmek gerekir. Sonra da mesul olanları derhâl ağır cezalara çarptırıp azl etmek lazımdır. Yoksa kaleye hücum yapıldığında ve hendekler doldurulmaya başlandığında ağır davranırlar. Sizin de bildiğiniz gibi bunların çoğu gönülsüz, zoraki iş ehlidir (yasak Müslümanı), Allah için başını ve canını koyacak çok azdır. Bunlar bir menfaat ve ganimet gördüklerinde işe sarılırlar, canlarını dünya için ateşe atarlar. Şimdi sizden ricam odur ki yetkinizi gösterin, emrinizi fiilen icra edin. Bu gibiler için merhameti ve yumuşaklığı az olan kimseyi iş başına getirin, şiddetle ve galiz şekilde hareket etsin. Hem bunun şeriatta da yeri vardır. Yüce Allah der ki: ‘Ey Peygamber kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et, onlara karşı sert davran’ (IX/73). Melâlet içinde otururken bir acayip hâl vuku buldu. Kur’an’a baktık, sultanü’s-sâdât olan Cafer es-Sâdık işaretiyle bu ayet denk düştü: ‘Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vaat etti, o onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir, onlar için devamlı bir azap vardır’ (IX/68). Şimdi o varmayanlar samimi Müslüman değildir, münafık hükmündedir ve kâfirle cehennem azabında beraberlerdir, işaret çıkmıştır. Böylece şiddetle iş yapmak gerekecektir, himmet ediniz, akıbet kırgınlık ve utanmayla sonuçlanmasın. Biliniz ki ferruh ve mansur ve muzaffer olacağız, Allah’ın yardım ve desteğiyle. Gerçi her şey Allah’a aittir, ondan gelir, fakat elinden geldiğince çalışıp çabalamakta eksiklik göstermemek gerekir. Resûlullah’ın ve ashabının yolu budur. Yine hüzün içerisinde Kur’an okuyup yattım. Allah’a şükr olsun ki çeşitli lütuflara, sevinçli haberlere şahit oldum, epeyidir onun gibi bir şeye mazhar olmadığım için büyük bir teselli buldum. Bu sözleri söylediğimiz hazretinize fuzuli bir kelam olmaya, sevdiğimizdendir hazretinizi.1
DİPNOT
1 Buradaki metin tarafımdan aslına uygun şekilde yeniden uyarlanmıştır. TSMA, nr. E. 5584’teki mektup Topkapı Sarayı Müzesi Arşiv Kılavuzu’nda (İstanbul 1938, nr. VII) yayımlanmıştır. Ayrıca metin için bkz. H. İnalcık, Fatih Devri, s. 127, metin s. 217-218; Pertusi, İstanbul’un Fethi, c. 1, s. 267-268’deki metin çevirisi problemlidir.